bonus cevap: eski bir kitap var elimde bitkisel yollarla deva reçeteleri sunan. bu konuda vardır mutlaka, eve gittiğimde bakar önerimi yazarım.

çam terebentin yağını unutma. ama az koy.
bepanthen ve evigen ampül de kırıp koyabilirsin.
ama bu kadar karışım kafa derini yakabilir de.

www.doakozmetik.com

adamlar yapmis, ucuz ucuz satiyor. ben daha bir sey almadim burdan ama kullanan arkadas cok memnun.

Lavanta yağı çok koroziv bence cildine degdirme.
biberiye de öyle, maksimum 2 damla kullan. Ve yağları karıştırma ayri ayri dursun.

Lavanta ve biberiye hariç karıştır

Bemiks evigen bepanthen ampul.kır her.kullanacağın sefer için ya da tamamiyle hepsini kır (badem Hint susam hindistan cevizi içine)

Kullan gitsin

badem yağı + yemeklerde kullandığın ayçiçek yağı
bak bu tüyoyu da herkese vermem, değerini bil

benim çok yakın bir arkadaşımın annesinin rahim kanseri olduğunu öğrendik yeni, o da cerrahpaşa'da.
pet çekildi, biyopsi yapıldı, pet 5 gün içinde verildi. biyopsi daha uzun.. parça önceden başka hastanede alınmıştı, bunlar kendi biyopsiyi yapmak istedi. arkadaşım parçayı getirdi, teste gönderdiler, geçtiğimiz hafta bunlar. sonucu 9 haziranda çıkacak. pet de çekildi işte onun sonucu bu hafta aldılar.
rahim dışına yayılmadığı için sadece rahim yumurtalıklar filan alınacak şimdi ameliyat bekleniyor. ama iki ay sonraya filan anca. yani evet bekletiliyor. biraz da çok çok acil olmadığı için.

muhtemelen yayılma vs olsa biraz daha süreç hızlanabilirdi. ama test konusunda çok yavaş değiller. gerçi biyopsi uzun zamanda çıkıyor da, işte ameliyat süreci uzun.

kaybolma işi çok acayip yani onu anlayamadım, kaybolduysa büyük skandal zaten. annenizin saklaması çok kötü, arkadaşımın durumunu biliyorum yani bu sizin hakkınız. bence anennizle çok ciddi konuşun. bu şekilde çok daha fazla üzüldüğünüzü söyleyin. saklamasın sizden. muhtemelen annenize de ameliyat denmiştir, ondan mı korkuyor? hangi evrede acaba hastalığı, başka organlara yayılma var mı bu çok önemli. yoksa tek ameliyatla kurtulacak bitecek.

dediğim gibi bence çok açık konuşun bunları, başka sorunuz varsa yardımcı olmaya çalışırım olmadı arkadaşıma sorarım. çok çok geçmiş olsun.

edit: sonuçları hastaneye gidip isteyebilirsiniz bence. orada bildiğim kadarıyla 3-4 tane jinekolojik onkoloji alanıyla ilgilenen doktor var. onların sekreteriyle görüşüp, annemin dosyalarını almaya geldim deyin, başka doktora göstereceğiz deyin, hakkınız bu sizin. ama annem benden sakladı demeyin tabii. bir de internetten denedniz mi artık devlet hastaneleri de bütün tahlil test sonuçlarını internetten tckn ile gösteriyor. ona da bakın.

ben açamadım ama şuradan görebiliyor musunuz?
cerrahpasa.istanbul.edu.tr
cerrahpasa.istanbul.edu.tr

bütün tahlil sonuçları doktordaymış. hangi devlet hastanesindeki hangi doktor hastasının sonuçlarını saklar? doktorlar hastalara zor bakabiliyor. yanlış mı biliyorum?

ayrıca onun söylediklerinden başka hiçbir şey bilmiyorum. kavga da ediyorum konuşsun diye. çok inattır kendisi. bu hafta ben de geleceğim dedim hastaneye gideceği tarihi yanlış söyledi. bu durumda ben ofiste bulunmuş oldum.

doktora gidip sorsam "hasta haklarında gizlilik önemli" diyecek ve söylemeyecek. o yüzden farklı bir yol arıyorum. hem zaten diyorum da iyi de çıksa kötü de ameliyat ol kullanmadığın bir organ riske atmayalım diye ama dinlemiyor da.

valla iyi mi kötü mü bilmem ama hasta gizliliği tr'de çok işlemiyor, o nedenle "annemin sonuçlarını almaya geldim" derseniz sekretere, "bi de şu vardı" falan derseniz verirler. o 2. tahlil kağıdını vermezlerse "yok yaa bi sistemden bakabilir misiniz? olması lazım" falan diyin. ılımlı olmak işe yarar, kavga etmek işinizi çözmez, o zaman tutturabilirler "veremem bu sonuçları" diye

doktorda orijinalleri vardır sistem üzerinde. anneniz de verilen çıktıları belki attı siz görmeyin diye, ya da sakladı filan. çok kötü ama bu şekilde davranması.. ne diyeyim çok üzüldüm sizin için, yani kolay da bir işlem gerçekten çoğu kadın benzer ameliyatları oluyor zaten bir yaştan sonra. dünyanın sonu değil bir şey değil, hele erken yakalanmışsa çok kolay kurtulması.. neden bu şekilde davranıyor, yalan söylüyor anlamadım.

başka yanında olan biri var mı, babanız kardeşi filan birine anlatıyor olabilir mi ona sorsanız?

işte gizlilik dememesi için sekreterle görüşün. sekreter bakıyor bu hastanelerde. arayın doktorun sekreterini ben gelip raporları alacağım sorun olmaz değil mi deyin, annem hasta gelemiyor deyin, ama doğal konuşun ekstra bir durum değilmiş gibi. ne zaman geleyim demek için aramışsınız gibi. daha iyi bir yol bulamıyorum şu anda. ama anneniz düzelmediği sürece sonucu öğrenseniz de bir şey değişmeyecek gibi.. bir aile büyüğünüz filan var mı onun sözünü dinler belki?

bunlar için annemin çantasından kimliğini çalarak bir suç işleyeceğim :)

aile büyüğü kalmadı işte onların hepsi de kanserden öldüler. babamı saymasak şuan annemle en ciddi konuşabilecek bir ben varım. bu yüzden bu telaşım.

umarım kimse bu cerrahpaşa cehennemine düşmez.bizde de aynı sorun oldu, kayboldu dediler, tekrar biyopsi istediler.sonra bulduk ama parça küçük dediler. cerrahpaşa onkoloji'de geçirilen 1 yılın ardından sana tek tavsiyem kesinlikle alternatif bir hastane yada özel yeri olan bir doktorla irtibata geçin

ayrıca hastanın tahlilleri vs arşivleniyor.her hastanın bir dosyası var ve kontrole gidildiğinde doktor bu dosyaya bakıyor. 2. katta arşiv bölümü var

yok kanser o net. bu ikinci alınan parça cinsi, durumu ile alakalı. biz genelde çapa onkolojiye gidiyoruz. ailede kanser oranı fazla olduğu için oradaki doktorlarla da fazla haşır neşiriz ama işte oraya da gitmedi.

tüm bunları gizli kapaklı yapıyor olması işkillendiriyor beni. çünkü kendimden biliyorum. bende de mide kanser riski gördüklerinde tedavi olmak istememiştim psikolojik sorunlarım yüzünden. annemin de aynı şeyi yapmasından korkuyorum sadece.

panik halimde bu yüzden. ameliyat olması da sıkıntı değil çünkü birkaç sene sonra menapoza girecek. rahmini almaları problem değil bu yüzden.

hastane konusuna da geleceksek önerim şu ki; çapa onkoloji cidden çok iyi. şimdi sonuçları öğrenebilirsem zaten oraya götüreceğim direkt.

Rahim kanserinde çapa daha iyidir Cerrahpaşa'dan. Benim annem mide kanseriydi, yumurtalıklarda metastaz yapmıştı. Yumurtalıklardakiyle ilgili olarak Çapa'ya gitmiştik.

Nihayetinde mide için çok geç kalındığından ameliyatlar, kemoterapiler, radyoterapiler fayda etmedi, ama ben Çapa'ya da gidin derim. Çapa'da Barış bey vardı, daha önceden tanışıklığımız olmadığı halde bana çok yardımcı olmuştu.

Kaybolma hadisesi doğru olabilir. Cerrahpaşa'da da, Çapa'da da böyle şeyler yaşanabiliyor alt yapıları sebebiyle. Değişecekti, her şey dijital olacaktı, böylece bir şey kaybolmayacaktı ama bu 4 senede ne kadar değişiklik olmuştur bilmiyorum. Yani anneniz doğru söylüyor olabilir, ama siz şikayet etmek isteyince karşı çıkması bende de şüphe uyandırdı.

Son olarak da, iş tedavi olmaya geldiğinde, kemoterapiye ışına geldiğinde annenizin SGK'sı varsa özel hastanelerde olsun tedavisini. Acıbadem'de olsun mesela. Ücret almıyorlar. Cerrahpaşa onkolojiden sonra anneme de bana da otel gibi gelmişti. Tek başına da gidebilmişti halen iyiyken çok kere. Cerrahpaşa'daki tedavi süreciyse çok zorluyor. Tek başına tedaviye gitmesi mümkün değil. Bir sürü işlem, bir sürü prosedür var. O işlemleri prosedürleri hep hasta yakını yapıyor, hasta zaten o psikolojide onlarla uğraşmamalı bir de, ki zaten enerjileri olmuyor uğraşacak.

Acil şifalar dilerim.

Aklıma tek gelen yöntem doktorla konuşmak. Hasta-doktor gizliliğinden bilgi paylaşmak istemeyebilir doktor, anlatırsın durumu, "Ben annemin tedaviden korkuyor olmasından, ondan bana yalan söylediğinden şüpheleniyorum" dersin. Geçmiş olsun.

ya sizin bina özelinde değil ama, o raporların ciddi bi kısmı "kentsel dönüşüm" adı altında verildi. eski binalar yıkılsın, yeni rezidanslar yapılsın diye. işyerimin karşısındaki bina da çürük raporu aldı, günlerce binayı yıkmayı beceremediler. tonlarca çelik-metal şeyler çıktı kolonların içinden

@la noix: Ya ben bu işin aslını nasıl öğrenirim peki?
O binayla alakalı çok uğraşıldı. Bana haberleri geliyordu hep. İnsanlar çıkmak istemiyor, yok kirayı nasıl vericez, yok dairemin metrekaresi büyüsün falan derken işi bi türlü müteahhite veremediler..
Ben şimdi tek başıma gidip "Sağlam mı bu bina" diye bi üniversiteye danışsam, test ederler mi?
Parası neyse kredi çekip yaptırıcam artık o durumdayım..

millet çıkmak istemiyosa, müteattitle anlaşamadıklarındandır. 1 daireye 2 daire veriyodur mesele, ev sahipleri de 3 istiyordur. mütehattit de "eyh yeter bea" demiştir, birilerine para verip çürük raporu çıkartmıştır

orada yaşayanlara sorun bu durumu

- Evet taşınmanız gerekiyor, o kadar yol parasını kiraya ekleseniz bütçenize uygun bir yer bulursunuz zaten. Site olmaz belki, belki evin içi biraz eskidir ve/ya da daha küçüktür, ama Ümraniye'de oturmaya değmez sizin şartlarınızda.

- Gayrettepe'deki o hasarlı evde de kesinlikle oturulmaz. Depremde hasar görmüş yerde oturulur mu, niye canınızı tehlikeye atasınız? Dedikodu bile varsa riske atmayın. Başka taraflara bakın, işe tek vasıtayla gidebileceği yerler dahil. Sadece iki şıkkınız yok.

- Taşınana kadar başka bir duraktan bir taksi şoförüyle anlaşın. Yakında başka duraklara bakın, bu alışveriş merkezlerinin taksi durakları bile olabilir. O taksi her gün gelip alsın.

birader nazi kampinda bile daha iyi sartlar vardir. evliliginizi ve hayatinizi gozden gecirin. bu kadar boktan bi standart gormedim hayatimda.

@la noix: Aynen öyle aslında.. Herkes farklı birşey istediğinden müteahhit kaçtı.. Ama rapor bu müteahhitlere gitmeden önce çıkartıldı.. Yani rapor çıktığı için aramaya başladılar kısaca.. Bina yönetimi kendisi "ne durumdayız" diye görmek için rapor çıkartmış.

@iamelf: Yol parası hesabını bu akşam gün gün yapıp sonuç çıkartıcaz. Duruma göre de o civarda kira aricaz..
Bu arada ev ağır hasarlı değil. Rapoda "Depremde ağır hasar alabilir" diyor..
Ek olarak, en yakın taksi durağı 4-5 km.'de.. Buraya gelseler zaten git gel parası x2 oluyor..

@mayeskuel: Öyle deme be kardeşim, zaten moral bozuk. (Arkadaşlarımla bir bira içmek için 2 ay plan yaptım lan burda oturuyorum diye, saçmalığa bak of..)

@douchebag: Aynen onu yaptım biraz evvel.. Sanırım en mantıklı yer orası olacak. Metroyla gider gelirim ben de işe..

Ev çok kötü değilse bir sorun olacağını zannetmiyorum
+ Sarıyer tarafı da alternatif olarak düşünülebilir...

@porn star: Ev çok kötü değilse derken? 14 daire var, hepsi dolu bizim akrabanınki hariç..

issiz oldugum bi donemde yolu 1.5 saat diye is gorusmesine gitmemisligim var. hayat kiymetli. zaman kiymetli. dusunmeden tasinirdim o evden.
kenarda bedava bir ev varsa once o alternatifi degerlendiririm. o binayi yapan kisiyi, binayi, cevre binalari arastiririm. cok pis isler donuyor, her rapora guvenilmez.
bir de mesela motosikletiniz olsa duraga kadar mtrla giderdi esiniz ne guzel.

Gayrettepe tarafı zemin olarak oldukça sağlam bir bölgede. Evde haliz hazırda ciddi çatlak, yarık yoksa fala bir sıkıntı çıkacağını düşünmüyorum.

Sarıyer + 1.

Moon tarikatı gibi kuyruklu yıldız geçerken topluca intihar edin bence.

@jimicik: İşte şu raporun gerçekliğini bi kesinleştirsme hayat bayram olacak. Gayrettepeye bi yerleşirim torunum olana kadar da çıkmam.. Motor yok maalesef, bu mesafedeyiz diye birkaç yıl önce zorunlu araba aldık.
@porn star: Valla ne çatlak gördüm ne bişey.. Sığınakta kolonlarda çatlak var diye bi dedikodular duydum ama ne kadar doğru bilmiyorum. Kendim bakıcam bi ara..

@arnold schwarzeneger: Sahibinden.com bu gece bizi bekler..

@kargn: Önce gayrettepedeki evin çatısına çıkıp kanlı ay'da kedi kesmeyi planlıyoruz. O da olmazsa senin çare artık..

oha istanbulda ev mi kalmadı? canınıza yazık ya. yolda geçen o sürede neler yapılır neler... üzüldüm valla. bu tempoyla devam ederseniz hem eşiniz sağlığından olur hem de büyük ihtimal evliliğiniz çatırdamaya başlar. taşınmalısınız.

Deprem riski üzerine bir de akraba riski var. Böyle meseleler yüzünden kardeş kardeşe küsüyor. Yabancı ev sahibine nah çekip siktir dersin ama akrabayla sıkıntı olunca çok dert veriyor. Deprem riski de cabası, gidin başka ev bulun.

İTÜ'nün bina dayanıklılığını ölçen bir grubu var, tek başınıza pahalı olabilir ama apartmandakileri kandırabilirsiniz. Ondan yaptırıp ona göre taşınabilirsiniz. 800 TL civarı bir şey olmalı. Gayrettepe zemini en sert yerlerden biri ama tabii ki binayı riske atmaya gelmez.

Eğer çürük çıkarsa, Sarıyer + 1

@littlejack: Herşeyi göze alıcaz artık napalım.. Evliliği kurtarmaca..
@r_u_h: Akraba konusunda sorun yok. Başka şehirdeler, ev konusunda da sıkıntıları yok.. Boş duran bir yer baya..

@aychovsky: Bu grubun bi bilgisi var mı elinizde? Hemen ulaşıp danışmak isterim..

İnşaat Fakültesinden Y. Doç. Dr. Beyza Taşkın'a ulaşabilirsiniz sanıyorum ki. Hala o mu ilgileniyor bilmiyorum, 5-6 sene kadar önce o ilgileniyordu.
akademi.itu.edu.tr

Karadeniz'deki Pontus kökenli insanlar nasıl bugün en azılı milliyetçi olabiliyorlarsa, işte o sebepten. Bunun bir terimsel açıklaması vardı ama hatırlamıyorum. Yetkili bir arkadaş gelip de bildirirse güzel olur.

nazizmin modern anlamı "almanları üstün ırk olarak görmek" değil, faşizmin uç noktası olması.

nazizm alman milletine has bir şey değil. türk nazizmi de olabilir, polonya nazizmi de. ne milleti olursa olsun, ona göre de bir nazizm oluşturulabilir.

berlinde türk marketi mutlaka vardır. hazır meze yada meze malzemesi bulursun.
edit: www.marketlerimiz.de

www.ardaninmutfagi.com

Kisir yap, marketten borek al, ispanakli ve peynirli. Mercimek koftesi de olur, yapimi kolay diyolar ama ben hic denemedim.

Berlin'de çok şey türkiyeden daha ucuz ki?
rakı olayı varsa beyaz peynir al, kavun al, ekşi elma al
süzme yoğurt, kızartma -patlıcan, havuç, biber filan
mercimek köftesi + 1 ilginc geliyor onlara
bulursan bi de ciğer yaparsan hem pahalı değil hem ilginç yeter çok bile
Almanlara her türlü makarna ve patates salatası da yap la yazık

ispanak tarator: 1 kilo ispanagi kavur, ince ince kiy, suyunu suz, sarimsakli yogurtla karistir.

sigara boregi:yarim kilo cokelek al. yufkalari ucgen kes, sigara gibi sar. kizart

kisir: 1 demet maydonoz, 1 demet nane, 6-7 tane yaze sogan, 1 demet dereotunu ince ince kiy. 2 bardak ince bulguru bir tencereye koy. uzerini az gececek kadar sicak su dok. su ceksin. sonra 2 kasik salca ile karistir. yarim su bardagi zeytinyagi, sikilmis bir limonu salcali bulgura kat. yeterince tuz ve pul biberi kat. sonra yukaridaki kiyilmis yesillikleri karistir. marullarla servis et.

mucver: acik yesil 2 adet kabagi rendele. Rendelerin suyunu sik. bu rendeye iki kasik un, ve 2 yumurta kat. karisimin icine 3 adet taze sogani kiy, 1 demet taze naneyi ve 1 demet dereotunu da kiy. karistir. yagda birer kasik birer kasik kizart.

humus: haslanmis 4-5 bardak dolusu nohutu, sarimsak, limonsuyu, tahin ile robotta cek. Tahin ve sarimsagi cok katma. Cekmeden once kavrulmus sogan da katabilirsin.

saksuka: patlican ve biberi kizart. agir ateste sarimsak ve tercihen defne yapragi ile pismis domates sosu ile karistir. Yogurtla servis et.

Cerkez tavugu: yarim tavugu hasla. Suyunu tercihen bayat bir ekemek ici ile karistirip hamur gibi yap. icine bolca ceviz, tuz, az kimyon, bir dis sarimsak ve pul biber kat. tavuk paracalarini derilerinden ayrip kucuk kucuk paracalara elle ayir. Cig kofte kivaminda hepsini yogur. kucuk porsiyonlar halinde servis et.

arnavut cigeri: cigerin zarini soy. kusbasi yap. 2 bardak dolusu unu, bir kasik kimyon ile yeterince tuz ve karabiber ile karistir. kusbasi cigerileri bu unda iyice ovala. sonra da kizart. maydaniz ve dilimlenmis kuru sogan ile servis et.

kereviz ezme: kerevizin gobegini rendele. yarim havucu rendele. sarimsakli yogurt ile karistir.

Fava: yarim kilo baklayi hasla. sert kabuklarini soy. kalan icleri 1 demet dere otu ve kavrulmus bir adet kuru sogan ile ile robotta cek. zeytin yagi ile sivanmis bir kapta buzdolabinda dinlenmeye al. sonra dinnlnemis malzemeyi kabi ters cevirerek, baska bir kaba aktar. uzerine limon suyu ve zeytinyagi ile servis et.

Kokteyl sosis: sosileri kup kup kes. uc kesimlerini arti seklinde kes. tavada pisir. kurdanla cicek seklindeki sosisleri servis et.

brokoli haslama: brokoliyi hasla. cok dagitmadan, zeytinyagi, limon suyu ve sarimsak ile karistir. arzuya gore uzerine yogurt serpistir. Yogurt haricinde ayni tarifi radika vb otlarla da yapabilirsin.

berlin'de küçük istanbul denilen bölgede aradığınız bir çok şey bulunabilir.

biz bir iki defa yabancı arkadaşları ağırladığımızda yaptığımız yemeklerden bir tanesi mercimek köftesi idi. farklı uluslardan farklı kişiler oldukça beğendi. yapması da kolay. kısırın çok beğenilmediğini gözlemledim kendi arkadaş grubumdan. rakının yanına gider mi bilemedim ama, cacık da enfes olur.

biz de seni seviyoruz.

havuçlu tarator, cacık, sarımsaklı kızarmış ekmek
fix yabancı menümdür. her seferinde her şey biter :)

Yoğurtlu semizotu: semiz otlarının yaprak kısımlarını dilimle, süzme yoğurtla karıştır servis et. İstersen yoğurda sarımsak da ekleyebilirsin. Hoş oluyor.

tartolet net.

Tatlinin yani tatli mi yapiyim yani?

patates salatası? kısır? poğaça?

börek ve pastaya ilaveten bunlar gayet iş görür. bi de tatlı kurabiye ekleyebilirsiniz bunlara.

Tuzlu kek

Dreamcatcher yapabilirsin, zevkine göre kalpli kırmızı falan olabilir. Tahtadan bir şeyler yapabilirsin. Zevklerini, ilgi alanlarını bilmeden ayrıntılı cevap veremem şahsen ama işine yarayacak aynı zamanda hatıra olacak bir şeyler bulabilirsin çok seçeneğin var. Kahve kupası bile yapabilirsin yani, çok ucu açık.

Siz ne güzel bir çiftmişsiniz :) hediye fikrine gelince, eğer yazmaya, edebiyata meraklıysanız, birbirinize zamanında yazdığınız notlar, mektuplar, şiirler varsa, bunlar ciltletilebilir, birkaç anlamı olan fotoğraf eşliğinde. Evlilik yıldönümüne uygun bir de "önsöz" gibi ayrı yazı yazılabilir belki.

Ciltletmek şart değil tabii, aklınıza gelebilecek bir yöntemle el yapımı olarak siz de birleştirebilirsiniz bunları.

+1 @sevgikusundanadinda diyorum ve photobook.com.tr gibi bir şeyin süper olacağını düşünüyorum.

şiir not vb. şeyleri de word / paint gibi bir yerde yazıp jpeg yaparsanız onları da baskıya dahil edersiniz. aşkımızın kitabı tadında bir şey olur.

aylak vaktim oluyor, yardım da edebilirim :)

ben gecen sene arkadaslari ve ailesiyle beraber bir slayt/video hazirlamistim. en sevdigimiz 3 sarkiyi sectim; bir sarkiya ailesiyle olan resimlerini koyduk, sonrasinda ailesinin dilekleri olan kisa videolar gecti ( ortalama 30 saniye ile 1 dakika arasinda suren videolardi her biri. ablalari, annesi, enistesi ve yegeni. kutlamalar, dilekler dusunler vs anlatildi) ikinci sarkiya arkadaslariyla olan fotograflari arkasindan yine arkadaslarinin videolari en son sarkida da benimle olan fotograflari ve benim videom. baya ugrasmistik ama degmisti. siz de buna benzer bir sey yapabilirsiniz.

bu sene de 2 ay boyunca gunluk tuttum. sizin gunluk icin zamaniniz yok sanirim ama boyle kucuk notlar hazirlayabilirsiniz. araya da birkac fotograf eklersiniz.

iki sene once de 60 gun icin notlar yazmistim, kavanoza doldurup postalamistim (yurtdisindaydim o zaman). her gun bir notu okuyordu. yaninizdayken de gayet guzel bir hediye bence.

13 yıllık geçmiş 13 yılda ki özel günlerin fotoları ve yasanılanları içeren minik kitap ya da foto Albüm ya da Data show olabilir kanımca



Yalnız maşallah diyelim de nazar değmesin.

@sevgikusunkanadında @minyatur dev fotokitap olayını eşim evlilik hediyesi olarak hazırlatıp hediye etti. taşınırken anı kutularını da eve koyunca hepsini toplamış dediğiniz gibi seneler içinde çekilen bütün fotoğraflarımızı, mektuplarımızı, derste sıkılınca birbirimize notlar yazıp attığımız kağıtları bile eklemiş bana eklenecek bir şey bırakmamış ne yazık ki :) ama gelecek doğumgünleri için fikirleriniz yine de aklımın bi köşesinde :)

@mindwars dreamcatcher yapabilirim elimden gelir, kupa da güzel fikirmiş paşabahçenin setleri vardı yanlış hatırlamıyosam kupa ve porselen kalemleri birlikte satılan. hem güzel, hem eğlenceli sevdim bu fikri :)

@fraise bu fikir çok hoşuma gitti, ailesinden ayrı şehirdeyiz ancak mümkün mertebe whatsapp ile kısa videolar çekip yollamalarını sağlayabilirsem süper bi fikir olur. hazır fazlasıyla da özlemişken çok hoşuna gider sanırım :)

eşimle ilk yıldönümümüzde (henüz sevgiliyken) bi takvim yapıp vermiştim. bi de o dönem yeni yeni tanışıyoruz falan ya, her şey yeni, arkadaşlara da anlatmışım. işte şu gün şurada tanıştık, ben seni şöyle gördüm şöyle düşündüm, şu gün bana şöyle dedin falan

12 senelik değil de şu 1 senelik evlilik dönemiyle alakalı yapabilirsiniz belki. illa ki evlilikte yeni bişeyler yaşamışsınızdır :D

la noix + 1
Bir arkadaşım yapmıştı. O sene de evlenecekleri yıldı. Takvim Mart'tan başlıyordu, doğum günü o ay olduğu için. Nisan ayında evi tutacaklardı, Resimlerinin yanında TEDAş, vb. yazan faturalar, perdeler, vb. resimleri vardı. Temmuz'da evleneceklerdi; otel, kına, vb. resimleri vardı. Ağustos'ta balayı resimleri vardı. Eylül'de işe dönüyorlardı, ikisinin de oflayıp puflayan resimlerinin yanında toplantı odası, vb. resimleri vardı.

Belki siz de geçmiş aylarınızdan yapabilirsiniz bir şeyler. Eylül'de mi tanıştınız, Eylül'e tanışma şeklinizi ve tanıştığınız zamanki hislerinizi gösteren resimler bulabilirsiniz.

biraz hazırlanmaya zamanın var mı?
www.eksiduyuru.com

:)

facebookta bi video izlemistim. aslinda cocuklar icin hazirlanmis bir elyapimi egitici kitap. ilk sayfayi aciyor mesela,
keceden yapilmis bir kadin figuru, bir kosede de bebek figuru var. bebegi yerinden cikarip kadinn kucagina yapistiriyor.
bir sayfada otobus ve cocuklar var. cocuklari alip otobusun icine yapistiriyor.
bir sayfada ayakkabi var, bagciklarini cozup bagliyor.
elbise var dugmeleri ilikleyip aciyor falan.

soyle 5 sayfalik size dair birsey yapabilirsin.
bir sayfada iki ayri ev ve ikinizin figuru olur. onlar 3. bir eve yapistirilir.
bir sayfada iki el iki yuzuk olur yuzukler parmaklara takilr.
bir sayfada bebeksel birsey olur.
bir sayfada ihtiyarliginiz olur gibi.

videoyu bulsam daha net canlanir kafanda aslinda da iste..

@shubulubapshubaptishaluva ya google linkindeki görsellere baktığım gibi dibim düştü bayıldım ama bunu yapmaya kalkar da beceremezsem evden çıkarken depozitoyu unutmam lazım evsahibi oyar bizi :D

@jimicik ya o videoyu bulabilirsen alakasız bi zamanda da denk gelirsen bana link atar mısın çok merak ettim :)

@kakamelsokoban tahta bir yüzey bulabilirsin, sunta vb. de olur. onun üzerine yaz, çerçeveletirsiniz :)
ben düğünüm için düşünüyorum, becerebilirsem. adımız ya da yalnızca baş harflerimizi hazırlayacağım. mekana yerleştirebilmek için ^^

quiet book diye geciyormus.

ağzınıza sokulan şeyin sterilliğini dert edecekseniz yediğiniz tüm yemekleri ve diş fırçanızı her kullanımdan önce otoklavlayın

en.wikipedia.org(microbiology)

hastanede ağzınıza sokulan şeyin sterilliğini tabi ki dert edeceksiniz, nasıl olsa pis şeyler yiyoruz diye hep beraber aynı şırıngayı falan da kullanalım olmazsa yani...

o sıvı dezenfektandır zaten, endişelenmenizi gerektirecek bir şey yok yani, temizliğinden emin olmadan size ya da başka bir hastaya dokundurmazlar. hasta umurlarında olmasa bile, başına bir şey gelse dava açılma ihtimalinden korkarlar zaten.

damar içi uygulama ile ağız içi uygulamayı bir tutan insanlar başımıza mikrobiyoloji uzmanı kesilmese keşke @mutevazi

o sprey ve sıvının içinde canlı mikroorganizma yaşayamıyor sıkıntı etmeyin

@argent dawn
sıvı falan yoktu. sadece sprey sıkıp sildi ve bi yere bıraktı. sıvı içine falan bırakmadı. sanırım dert edilecek bi durum yok. ama yine de insan kıllanıyor işte

Tamam ölcen tamam en çok sen ölcen tamam he he. Ne deseler beğenmiyosun.

sprey olması daha iyi zaten daha da steril öyle bence.

Belki daha iyisini hatırlayınca fikrim değişir. İlk aklıma gelen Lane Moje. Kemancı ablanın hastasıyım. (Ama şarkının bazı kısımlarını biraz zayıf buluyorum düzenleme açısından)
www.youtube.com

Ek: We could be the same ile nasıl birinci olmadığımıza hala şaşıyorum.

www.youtube.com
Rodolfo Chiklilicuatre - trolleme böyle olur

bu adam aslında bi komedyen. ispanya o sene halk oyuyla birilerine göndermeye karar veriyo ve bu adam rekor oy topluyo

www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

bi gaz geliyor yaparım ederim (saat 6:00)
sonra dur bi kahve bir bölüm izleyeyim derken (saat 7:00)
esnemeler falan derken bir bölüm daha itelerim (saat 8:00)

sonuç gidemem sabah sporuna

kalkar kalkmaz direkt girişeceksin.

kıyafetini, çorabını, suyunu, ayakkabını her şeyden akşamdan hazırla kalkmaz hemen giyin ve çık dışarı, oldu bitti.

oyalanırsan imkansız yapamazsın.

Uykunu düzene sokmakla alakalı 11den önce uyumayı alışkanlık haline getireceksin. Erken kalkınca daha enerjik oluyor insan ve günün daha dolu dolu geçiyor.

eşimle ben birbirimizi gaza getiriyoruz. aslında tam gaz da olmuyo da ikimiz de "yau bugün gitmesek mi" diyemiyoruz öbür taraftan çekinip o zaman da ske ske gidiyosun :D

sabah sporu 10 numara ya. hele açık havada daha da güzel

haftasonları caddebostan sahiline gidiyoruz biz

İşe yetişme telaşın yoksa yapılabilirliği artan spor türü

evimden 1 km otede kosu parkuru var. eger daha onceden yaptiginiz bir spor varsa dusunmuyorsunuz bile ertelesem mi kalkmasam mi diye.

sabah 5'te kalkip spor salonuna gidenler bile var.

mıymıntılık rezonansına girmişsin. önce kendini kuvvetli hissetmelisin. en iyi yolu olimpik bara takılmış birkaç on kilo ağırlığı indirip kaldırmaktır.

tam da bu sabah başıma gelen bir şeyi anlatayım; bütün gece bilgisayar başındaydım. yatmadan önce haber sitelerine bakayım dedim. orada yalçın küçük'ün bir yazısına denk geldim onu okuyorum. hoca yazının içinde bir yerde "sabah koşusundan dönerken aldığım gazetede okudum" yazmış. bu adam neredeyse 80 yaşında (1938 doğumlu). kendimden utandım giydim koşu ayakkabılarını ,eşofmanları doğru parka. parkta da sulamak için fişkiyeleri açmışlar nasıl güzel, hem serin hem temiz hava. saat 06:00 bir, bir buçuk saat koştum, yürüdüm geldim. huzur içinde uyudum sonra. insanlar evet bu iş için enerji ve zaman harcıyor ama karşılığını kat kat alıyorlar.

Yataktan kalktığında spor yapsam mı diye düşünmeyecek, kendini direk dışarı atacaksın.

club sporium'Un üst katında bi restoran var (cuisine bar), kınamı orda yapmıştık. mekanı da kapatmıştık, canlı müzik vardı. baya eğlenmiştik

kübaya gittiğimde amerika'daki isveç mi isviçre mi kanada mı, bu 3ünden birinin konsolosluğunda küba konsolosluğu olduğunu söylemişlerdi. bi araştır onu

ayrıca bütün planlarını yapıp izni alıp vize almadan gidersen tabii ki kapıdan dönersin. onun yerine daha az komplikasyonlu bi yer de seçebilirsin

Sistem farklı olabilir ama bizde bir dersten kalınca komitede o dersin sorularını çözemezdin sadece. Eğer 1 sene yanması gibi bir durum varsa ders hocası veya dönem koordinatörünle görüşürsen sorunu hallederler.

Bu yil entegre sisteme gecildi 1.siniflarda ve devamsizliktan birakmaya basladilar. Koordinatorle konustugumuzda anabilim dali baskaniyla goruscegini soyledi sadece o kadar.yani is anabilim dali baskaninda bitiyor.

Devamsizliktan biraktilar cunku siniri gecen daha fazla kisi vardi onlara okeyleyip biraz daha ustunu biraktilar.

küçük emrah +1
ve bu da sana ders olsun. devamsızlıktan bırakmadılar, devamsızlıktan sen kaldın. artık ünidesin ve doktor olacaksın, sorumluluklarının bilincinde olman lazım

başarabilirsin pek tabiki de ama bence bi süre daha müşteri sayını yükselt. çevreni genişlet.

@she was, ya bu noktada farklı bir avantajımız var.

diğer tasarımcı iki arkadaşın çevreleri cidden geniş. onlardan zaten sürekli iş geliyor. mesela şuan onlardan gelen toplam 12.000tl değerinde iki iş var kuyrukta en basitinden.

açıkçası; butik ajansa bir iş geldiğinde atıyorum 10.000tl para alıyorsak. bu işin tamamını ben yapıyorum aslında. ancak bana kalan para 2.500tl oluyor (maaş olarak bakarsak) niye? diye soruyorum haliyle kendime. niye hepsini benim alacağım bir iş yapmıyorum?

bence alınmaz. kredi çekmek çok büyük risk.
ssg'in dediği gibi başarısızlığa çok fazla yatırım yapmayın.

garantici bakış açısıyla bakarsak -ben olsam- yeni bir iş kurmak için gerekli parayı + yeni iş oturuncaya kadar geçecek sürede gerekli parayı (yani özetle işletme sermayesini) biriktirip daha sonra borçsuz bir şekilde yeni işimi kurardım.

çünkü şu an zaten para kazanıyorsunuz. kendinizi daha fazla geliştirememek haricinde işle ilgili bir sıkıntı yok diye anlıyorum. dolayısıyla bu kadar büyük bir risk almaktansa halihazırda dönen çarka çomak sokmaz, sadece biraz daha zaman harcar (tabii bu sürede belki de gelecekteki potansiyel müşterilerinize ulaşırsınız) gerekli parayı biriktirirdim.

anlattıklarınıza bakılırsa gerekli sermayeyi biriktirmek çok sürmeyecek. bu süreçte giderleri minimize edip (gezme tozmayı minimuma indirme, gerekirse eldeki eşyaları vs. elden çıkarıp çok daha ucuz bir eve geçici olarak yerleşme gibi) para biriktirmeyi hızlandırabilirsiniz.

Bahsettiğiniz sektöre aşina değilim, o yüzden müşteri bulamama ihtimali nedir tam kafamda canlandıramıyorum.

Ancak bir sene kısa bir süre, yerinizde olsam bu denli ciddi bir risk almazdım. Onun yerine, biraz birikim yapıp bu riski aldığımda en azından sıkıntılı bir durumda beni 3-4 ay idare edecek bir miktarı kenara koyar, girişimimi öyle gerçekleştirirdim.

ofisi açın beni de işe alın. Ayrıca kredi yerine kosgeb desteği düşündünüz mü? Paranın bir kısmını siz ayarlarsınız geri kalan kısmı için destek alırsınız daha rahat olur kendinizi işinize verirsiniz.

@tchuck
"niye hepsini benim alacağım bir iş yapmıyorum?"
olaya bu şekilde bakmaman lazım. ajansın kirası, giderler, çalıştıracaksan onların maaşı vs derken sana zaten 10binlik işten 2.5 kalması normal. ajans sahibi senin girmediğin o riske giriyor o manada. çaycı bile tutsan asgari ücretle her ay düzenli sigorta ödemesini yapman lazım. yer tutacaksın, bunun vergisi zartı zurtu olacak. 10binlik işin 10bini de sana kalmayacak yani ajans açtığında

bu arada ofiste elbette sadece web site üretmeyi düşünmüyoruz.

detaylı kurumsal kimlik çalışmaları, logo, katalog çalışmaları vs. de yapacağız. dış destekten, içimize sinecek bir sosyal medya müşterisi bulursak sosyal medya çalışma da yapacağız.

olabildiğince dijital ajans işlerinin, kurtarabileceğimiz kadarını kurtarmaya çalışıcaz kısaca.

@la noix,

hocam yanlış anlama. ben zaten işletme mezunuyum, tabi ki böyle giderleri var adım gibi biliyorum zaten. ancak ben, dediğim gibi. o 10 binlik işten ayda 3 tane yapabilirim. tek başıma yapabilirim yani. asıl bahsetmek istediğim o zaten.

yoksa ben bana verdiği maaş az vs. demiyorum aslında.
sadece kendi başıma yapabileceğim bir işi kendi başıma yapmak istiyorum diyorum.

risk olmadan getiri olmaz. bence gir. tabi oncesinde 1-2 musteri bagla ve aylik giderlerinin bir kısmı icin %50 pesinatla calis. basit ps islerinde beni de gor :)

Ortak bol gir

rızkın onda dokuzu ticaret ve cesarettir kardeşim.
risk almayanlar veya almak istemeyenler memur zihniyetinden kurtulamayanlardır. ve etrafıma bakıyorumda hiç bir memur mercedese binemiyor, geceleri eğlenceye gidemiyorlar, yalılarda villalarda oturamıyorlar.
demek istediğim noktayı anlamışsındır inşallah.
ayrıca batsan ne olacak, maneviolarak sarsılmayacaksan maddiyat her türlü çözülür. ki yeteneğin ve zanaatında varmış daha ne istiyorsun.

ben almazdım. en az beş sene çalış. birikimin olsun. kredi ile girersen sonra bir anda kendini icra memurunun karşısında bulabilirsin. ne kadar yetenekli ve iyi olursan ol bir yerde şans da gerekli abi. benim diyeceğim bu. allah yolunu açık etsin.

"diğer tasarımcı iki arkadaşın çevreleri cidden geniş. onlardan zaten sürekli iş geliyor. mesela şuan onlardan gelen toplam 12.000tl değerinde iki iş var kuyrukta en basitinden"

Durum gerçekten böyleyse bu riske girilir..

akan suda zaman zaman bir yaprak gibi hızlı hareket etmek, zaman zaman da kaya gibi stabil olmayı bilmek lazım. global piyasaların iyi gittiği bir zamanda, doğru bir hareket yapmışsınız. kararınızı alırken kendiniz kadar suyun hareketini de hesaba katmanızı öneririm.

Ben girerdim.

Bir işte başarılı olmak ve istediğinizi yapmak istiyorsanız tüm enerjinizi ona yoğunlaştırmanız lazım. "5 sene daha çalış, para biriktir öyle gir" diye Türk mantığından ilerlemezdim. 5 sene sonra sektör aynı sektör de kalmayabilir. İzmir'e kaybeden olarak dönseniz bile her şeyin sonu değil, tekrar başlayabilirsiniz bence.

sektör değiştirmeyeceksiniz, bir işe sıfırdan başlamayacaksınız. dolayısıyla normalde yeni iş kurulurken ilk bir kaç ay iş yapmama ihtimaline karşı kenara ayrılan para sizde olmasa da olabilir. yatırımı krediyle finanse etmek tabiki büyük bir handikap ama anlattığınıza göre durum sizin açınızdan kötü gözükmüyor ve önünüz açık. referanslarınız da var galiba. ben alırdım o riski.

Anlattıklarınıza göre bu risk kesinlikle alınır. "2 aylık müşteri aksaklığı yaşamamız demek". Yani ortaklarınıza da baya güveniyorsanız böyle bir ihtimal yok gibi. Kendinize güvenin.

hızlı giden atın boku seyrek düşer...

Küçükken(6-7 yaşlarındaydım) dedem rakı içerken ağlayıp zırladım ben de içicem diye, annemler kızarken dedem karşı çıktı, ''gel tat lan'' tadında bi yudum verdi ki zehir gibi tat karşısında sustum oturdum. O günden beri de rakıyı bi daha hiç içmedim tadı kötü diye.

Bu iyi bir örnek kategorisinde sanırım.

çocuk gelişimi için doğru mu bilmiyorum ama ben iki yaşındakine izin vermem 10 yaşındakine biranın köpüğünü tattırabilirim.

www.birgun.net

bu yazının girişi ön bilgi olabilir

içki satın alma yaşı yasal olarak 18 fakat çocukların merak edebileceği kavrayabileceği yaş 13-14 yaşlara denk geliyor, o zaman konuşulabilir diye düşünüyorum

Küçükken içki tattı diye bir çocuk ileride bağımlı olmaz bence.
Kötü bir aile yaşantısı varsa, mutsuzsa, psikolojik sorunları varsa bağımlı olur.
Zaten olacağı varsa, 20 yaşına kadar hiç tatmadıysa bile o yaştan sonra bağımlı olabilir.
Ailem içki konusunda bana hiç baskı yapmadı, küçükken tattırdılar hep. Arkadaşlarım beni çok kıskanırdı.
Dışarda onlar gizli gizli içerdi ben içmezdim. Yasak olmadığı için cazip gelmezdi içki içmek sanırım.

eşim ispanyol, bas bas bağırdım bunu kaç defa burda artık sıkıldım yazmaktan da ama girizgahı böyle yapayım çünkü şu ara popüler konumuz tam da bu. gebeyim bi de şimdi, arada konuşuyuoruz bu meseleyi.

ilk içkisini 3-4 yaşındayken babasının elinden "yemiş". muffin'e parmak atıyolar,, içine şarap dolduruyolar, öyle yeniliyo o muffin. düğünlerde falan çocukların meyvesuyuna az miktarda alkol karıştırmak gayet olağan bir şey orda. bizdekine benzer anasonlu bi içecekleri var, annesi bikaç defa buna batırıp emzik vermiş (bizde de var bu olay gerçi). bi de komünyonları falan var ya, ekmek yiyip şarap içiyolar kilisede. o da sanırım 6-7 yaşlarında oluyo.

ben ilk içkimi 16 yaşımda babamın elinden içtim. otelde gitti bana vodka vişne aldı. annem kızdı o zaman ama aslında iyi bişey yaptı, ilk defa onun yanında içerek hem benimle iletişim yolunu açtı hem de ben sapıtmadım.

kişisel görüşüm 14-15 yaşından önce alkolün hiçbir türünün verilmemesi. hem alkolün normalleştirilmesi, hem de olası kötü sağlık etkileri nedeniyle böyle düşünüyorum. eşim şimdi festivalde o muffinlerden çocuğumuza vereceğini söylüyor (doğmamış çocuk büyüdü, 4-5 yaşına geldi, ispanyaya gittik, muffini eksik kaldı). ben de buna yanaşmadığımı söylüyorum. kalkıp da yasaklayamam ama benim onayımın olmadığını da açıkça belirttim.

emziğini haftada bir iki rakıya batıran bir bebek, ve 10 civarı yaşlarda evde yarım bardak bira veya şarap içmesine izin verilen (nadir de olsa) bir çocuk olarak, 26 yaşında daha alkolik olmadım. birkaç sene düzenli alkol tükettim (20 yaş civarı haftada dört kez gibi) şimdi içmeyi sadece sosyal bir gereklilik olarak görüyorum. alkolle erken tanışıp kültürel olarak içinde büyüyen bireyin ileride alkolik olma olasılığını düşük buluyorum kendi deneyimim dolayısıyla.

küçükken içki tattım, sigara tattım.
şu an normal bir alkol kullanıcısıyım, arada içerim.
sigara içmem.

alkol veya sigara bağımlılığı çocuğun büyüdüğü ortama, arkadaş çevresine, psikolojik durumuna ve daha birçok faktöre bağlı. bu kadar küçük bir şey fark yaratmayacaktır bence.

o yaşlarda sigara ve alkol tattım.

bir zararı olmadı, hiçbirini düzenli olarak kullanmadım,

ama çocuğum olsa ona tattırmazdım o yaşlarda.

içki kullanıyorum. dindar falan da değilim.

benim en nefret ettiğim harekettir. çocuğa içki miçki denettirmek. bunu yapanlara ana baba diyesim gelmiyor amk.

Bakis acimizi degistirelim ve olaya cocuklara icki tattirmak olarak bakmayalim. Tatmalarini engelleyip engellememek olarak bakalim. Yoksa cocuklara nicin zorla icki tattiralim, degil mi?
Hayir, zorla icki tattirmazdim. Icki icilirken gorup de ozenirse, tadip begenmemesini engellemezdim.

küçükken tattırmışlardı bana da. hepsinden nasıl nefret ettiysem artık kokteyl bile ağzıma sürmüyorum öyle diyeyim. bence 12-13 yaşından sonra tattırılmalı eğer çocuk merak ediyorsa.

istatistik yapsalar küçükken sigara-içki tattırılan çocukların çoğu şu an içkiden sigaradan hoşlanmıyordur bence:) ben de bunlardan biriyim. sigara öksürtmüş, içki acıdan boğazımı yakmıştı. o gün bugündür mesafeliyim. ama doğru bir davranış da sayılmaz tabi.

1-1,5 yaşında içki tadarken fotoğrafım bile var :) ama emziğin ucuyla falan tabi, içmek şeklinde değil.

13 yaşında falan babam vermut + kola vermişti onu hatırlıyorum.

kendi kadehimle sofrada içki içmem 16 veya 18 yaşındaydı sanırım, o da 2 parmak kadar ve bol sulu rakıydı :) çok net hatırlıyorum, bu ilk kadeh eşliğinde babam bir de nasihat etmişti, heves edersen söyle, evde yanımda iç. iç ve sınırlarını gör, yarım kadeh mi, 1 mi, 2 mi, böylece başkalarının yanındayken nerede duracağını bilirsin diye. ve sonra klasik bardağını masada bıraktıysan dönüşte içme nasihatleri falan :) bir kere de denemeni hiç istemem ama sigara denemek istersen verebilirim, yanımda dene demişti. bugüne kadar hiç denemedim bu arada.

hayatımda asla içkiye düşkünlüğüm olmadı, hatta ailemden bu kültürü alabildiğim için içkiyi boş boş sarhoş olmak için değil ortama eşlik etmeye yetecek kadar, sınırlarımı bilerek içmeyi öğrendim. bir kere bile alkolden kusmuşluğum, saçmalamışlığım falan yoktur. babamın taktiğini doğru buluyorum, %100 çalıştı.

cocuk illa icicem diye cok zirliyorsa sussun diye tattirilabilir, zira %100 sevmeyecek tadini ve mevzu kapanacak. ama cocuktan talep yoksa zorla icirmek salakca.

çocuk istemiyorsa saçma bence ama istiyorum diyorsa tadına baksın diye verilebilir bence. çocukken ben de böyle sigara için deliriyordum. anneannem direkt paket vermişti, "al iç amk" diye. o paketi içip bitirdikten sonra bi' daha sigaraya elimi sürmemiştim haha. sürmüştüm gerçi ama hiç "sigara içiyorum" diyebileceğim bir dönem olmadı yani.

kafanın tamamı beyin değil. beynin tamamı aynı işi yapmıyor. eğer ameliyatın daha fazla hasar verme riski varsa ameliyat edilmez. a da önce stabil hale getirilir öyle ameliyat edilir

ayda 8 saat.
saati 20 tl ye geliyor işte.
çok pahalı değil normal.

Ödemeyi yaptınız mı? Fiyatı tam olarak hatırlamasam da ben başka bir kırsa gitmiştim. İsterseniz onu da söyliyim kıyaslama yapın.

Eğer bu fiyat civarında yüzme havuzu olan spor salonu bulursanız, spor salonunu tercih edin. Hem dilediğiniz gibi spor yaparsınız. Hemde haftada iki gün sınırlaması olmaz.

ben istanbulda bu fiyata gidiyorum. bence bedava. cunku sadece yuzme degil ayni zamanda kurs gibi. spor salonunda yapilabilecek seylerin bir kismini evde de yapabilirisiniz cunku.

@okuyamıyom ben ya
hayır ödeme filan yapmadım. araştırıyorum. soylerseniz iyi olur:) izmit'te mi ayrıcA?

Telefonumda yüzme kursu diye kayıtlıymış numaraları. Numarayı gugıllayınca bu sayfaya ulaştım:

kocaeliyuzmekursu.com

Belki de sizin de bulduğunuz budur bilmiyorum ama bu değilse en azından bir seçeneğiniz olsun elinizde. ^^

istanbul'da bi spor kulübüne eşim ve ben 260 lira veriyoruz aylık (yani kişi başı 130). giriş çıkış serbest, ful paket, havuzu var tenis kortu var.
eğitim olmasa pahalı bence

pf... işveren sağlık kayıtlarına ulaşamaz.

valla çok iyi bildiğimi söylemiycem ama zaten artık bütün hastanelerde olan şu el okuma cihazı ile her şey kayıt altına alınıyor. özel devlet farketmez. ben de jinekolojiye giderken aynı şüpheyi yaşıyorum. ne hale geldik.

Ben de duydum ayni seyi ozel isletmeler dikkate almaz ama kamuda duzgun psikoloji isteyen bir goreve basvurdugunuZda vs devlet bakabilir,degerlendirebilir diye dusunuyorum ama zaten o durumda kendi testlerini yaparlar sanirim.

@machine ama bize özel sigorta yaparken falan ulasıyorlar?

@make a wish, özel hastanede sadece sgk ile giriyorsan o el okuma cihazını kullanman lazım.

1. El okuma cihazlari kalkti
2. Bu kadar paranoyak olmayin. Isin icindeyim, saglik kayitlarina ulasma imkanim var, hangi tarihte hangi doktora gitmis onu gorebiliyorum, tani falan gormuyorum. Eczane hangi ilaci aldin onu gorur. Kalkip da isveren bunu soramaz. Devletten korkana kadar ozel sigortadan korkun

yancılık gibi olmasın ama, @la noix, neden özel sigortadan korkalım, kayıtlar açısından mı?

cy7, aynen. mesela muayenede septum deviasyonu cıksın, hop bi sonraki poliçede kbb ameliyat masrafları kısılır.

özelde psikiyatriste + ilaca para yetişmez yahu.
sen yine sgk'ya git.

teşekkürler art, bu arada sgk kullanmazsan ilaçlarını sgk'dan alamazsın diye biliyorum ben.

acile başvurun
sağlık güvenceniz olmaması hayatınızdan önemli değil

neden yaptin bilmiyorum. ama cok gecmediyse hemen kusmaya calis. hastanede de miden yikanir ve aktif komur verilir.

acile git solunum durmasindan olebilirsin. tansiyonun cok dusecek, toparlamalari lazim. eger illa ki hayir gitmeyecegim diyorsan. kus ve temiz havada derin derin nefes al. ve uzan. muhtemelen bayilacaksin sansli isen soka girip olmeyeceksin.

emin misin ya? bak gerçekten o leydiler çok iyi. annemler de hala leydi kullanıyor. sepeti bozuldu geçen, te antalya'dan sepet getirttik.

bi de eğer ankastre ise sen gider alırsın iyilik ettim zannedersin ama tüm tezgahı değiştirmeniz gerekebilir. ben şu andaki evime taşınırken öyle oldu.

Bulaşık makinasında çok fazla program kullanılmıyor. Kısa, ekonomik, yoğun gibi 3-4 temel program yeterli bence. Yani boş yere 10-15 programlı makinaya para vermeyin.

regal vestel'in alt segmenti vestel zaten pek kayda değer bir marka değil.

altus arçelik'in alt segmenti, arçelik makine 9 programlı, dijital erkan falan cix özellikleri varken altus 4 programlı ve sadedir. dayanıklılığı kalitesi aynıdır.

annemler halen leydi kullanıyorlar. taş gibi aletmiş cidden.

ben iki adet beyaz eşyayı hizlial'dan almıştım, daireye kadar çıkarttılar. sadece telefonla irtibat kurmanız iyi olabilir. beni arayıp -abi sizin teslimatı en son yapacağız- demişlerdi.

ben olsam alırım vestel, bakarım işime.

benim bulaşık makinam horoz nakliyat ile geldi, kapıya getirdiler. (kliksa)
bence çalışıyorsa almayın, o parayı vadeye koyun bozulduğunda alırsınız.

valla gdo'lu yumurtalar da böyle çıkıyor, organikler daha turuncu çıkıyor.

ben en son bim'den aldığım yumurtada bu manzara ile karşılaşmıştım.

Bir de kaynadıktan sonra 6 dakika ideal pişirme süresidir.

böyle bir manzarayla karşılaştıktan sonra ve kuş gribi söylentileri çıktığından bu yana ucuz yumurta almıyorum.

patlayan kuş gribi nedeniyle köy yumurtası vs almayın. ne olursa olsun endüstriyel merkezler daha iyi kontrol ediliyor

ailem tavukçuluk işinin bi tarafında (direkt tavuklarla bağ yok ama üreticilerle var), asla ve asla köy yumurtası, zart yumurtası zurt yumurtası, free range ve organik almıyoruz

ben böyle büssürü yumurta yedim 30 yılı geçen hayatımda.

pazarlarda organik koy yumurtasi diye aslinda endustriyel yumurta da satiyorlar. fabrikada her yumurtanin temizlenmesi ve belli bir standartta olmasi gerekiyor. bir sekilde temizlenemeyen, yada standarda uymayan yumurtalar fabrikadan satin alinip organik yumurta diye satiliyor. bunu pazarda bir satici soylemis anneme. o yuzden pazardaki her organik gordugunuz yumurtayi organik sanmayin. bizim bahcede tavuklar var, kendimiz besliyoruz. sanirim en dogali bunlarin yumurtasi olur. bu yumurtalarin sarisi turuncu gibi oluyor. marketteki yumurtalarin ki gibi sari degil.

yumurtanın rengi ile organiklik, gdo anlaşılmaz.

gerçek köy yumurtası, marketlerde satılanlara göre, sarısı, daha uçuk olur bunu bilin.

ama seninkinin rengi nispeten daha beyaz, tavuğun yediği bir şeyden etkilenmiş olabilir.

@curicio+1

özellikle pazarlardakilere güvenemiyorum ben. Bir sepetin içine yumurta doldurup altına da saman seren organik köy yumurtası diye satıyor. en azından şu ünlü markalı olanlar bi kontrolden denetimden falan geçiyordur ama pazarda adam sana bozuk yumurta bile getirse anlamıyorsun dışardan bakınca.

tavuğun yediği şeyler sarısının rengini çok etkiliyormuş ya onla alakalıdır ya da çok kaynatmışsındır.

en.wikipedia.org

138 gramda 17.7 gram diyor, glisemik load da 7

Sugars17.7g
Sucrose207mg
Glucose9093mg
Fructose7410mg
Lactose0.0mg
Maltose166mg
Galactose814mg


nutritiondata.self.com

Diyeti etkilemesi glisemik yüklemeden ötürü oluyor,''fazla yersen'' kan şekerinde oynama yaratıp 1-2 saate hızlı düşüşü sağlayıp daha hızlı acıkmana ve yağ depolama moduna geçişi sağlıyor.

zaten halihazırda koşuyorsan saucony al. hiç koşmadıysan ya da yeni başlıyorsan orta karar asics, kalenji vs alabilirsin.

bi'şi olmaz al kalanji de iyidr.

ha bi de ayak koşu analizini yaptırmadıysan (sadece basma değil, koşu analizi) hiç saucony'ye bi ton para verme. belki de senin ayağına uygun değil

oluşturur

Ek olarak oroferon kullanıyorum mobil olduğumdan editleyemedim.

@la noix ciddi bir sıkıntı mı, katiyen kullanılmamalı mıdır?

metotreksat ciddi bi ilaç, şahsen metotreksat kullanıyo olsaydım abuk sabuk şeyler katiyen yemezdim. şimdi google'a yazsan, methotrexate grapefruit diye, direkt bir sonuç çıkmayacak sana. ama bu OLMADIĞI anlamına gelmez. sonuçta greyfurt cyp450 proteinlerini etkiliyor.

ben olsam katiyen kullanmazdım

Tesekkur ederim

annem dün bi arkadaşımın düğünü için atalar'dan elbise almış. izmir'de var mıdır bilmiyorum

ama ben yargıcı'nın kıyafetlerini çok beğeniyorum annem için.
shop.yargici.com.tr
shop.yargici.com.tr

seneleeeeer önce açık mavi bi elbise almıştı çok güzeldi, nişanımda da onu giymişti <3

Bir izmir markası var, "Spazio". Ben de eşimin kardeşinin düğününde ordan elbise almıştım. Güzel parçalar çıkabiliyor, gidip bir bakın bence.

Konak, Hatay, Karşıyaka'da filan şubeleri varmış sanırım. Marks&Spencer'a da bakın. gözüme bir şeyler ilişirse, arada size mesajla gönderirim. Bu arada diktirebilirsiniz de. İzmir'de uygun fiyatlı inanılmaz yetenekli terziler var.Kayınvalidem İzmirli, benim düğünüme diktirmişti, çok şıktı.

Ağustos sıcağında İzmir’de bir nikah için hem şık hem de rahat bir elbise seçmek önemli. İnce kumaşlar, hafif ve zarif tasarımlar tam size göre olur.

Benim aklıma hemen www.rmgbuyukbeden.com bu web sitesi geldi. Çok kilolu olmadığınızı söylemişsiniz ama 40-42 beden için de şık ve zarif elbiseler bulabilirsiniz. Özellikle nikah için sade ama göz alıcı tasarımları var. İnce detaylarla süslenmiş, terletmeyen kumaşlardan yapılmış yazlık modellerine bir göz atmanızı öneririm.

www.rmgbuyukbeden.com
www.rmgbuyukbeden.com

bunu hastaneyi arayıp sorsana delikanlı?

il ilçe hastane bile belli değil

nöbete kalan nöroloji doktoru varsa gidebilirsin. doktordan randevu alırken sorarsın nöbete kalıp kalmadığını.

genelde cumartesi öğleden sonra poliklinikler kapalı oluyor özel hastanelerde, ama hastanesine göre değişir tabi, hastaneye sor la noix in dediği gibi

Genel olarak soruyorum iste, bir standardi var mi uoksa hastanesine gore ayarip soracak miyiz diye.

Doktordancrandevu almak mi gerekiyor?

randevu alman her zaman avantajına olur. hem boş yere gitmemiş ve beklememiş olursun hem de gitmeden önce yapman gereken bişey var mı diye sorarsın. ne bileyim bölümüne göre aç gitmek, sigara içmemek vs gibi.

ikisi de üniversiteye bağlı tıp fakültesi hastanesi

nihat bengisu

adam lokal hallediyor, hastanede falan yatmıyorsun. tekrar oranı "ameliyata" göre daha düşük

bende sabah boş vapurda ayakta seyahat ettim.

ben de iki kere ameliyat olmuş biri olarak kesinlikle kıl köklerini almadan kurtulamayacağın bir illettir. 8 sene önce olduğum ameliyattan sonra şu ana kadar bir tekrarlama yaşamadım. Hatta yarayı açık bırakırsa daha iyi olacaktır. Tabii ki günlük hayatın kısıtlanıyor ama aynı şeyi bir daha yaşamaktan daha iyidir.

kesinlikle ameliyat olma, ameliyatsız tedavi yöntemleri var artık. mikro cerrahi mi oluyor ne oluyor adam iğneyle girip içerisini temizliyor ve aynı gün işbaşı yapabiliyorsun. tekrar nüksetme ihtimali yüzde 1 falan diyordu hatta. birkaç yıl önce florya'da bulunan bir kliniğe gidip bu şekilde bilgi almıştım ama şimdi hatırlayamadım ismini.

nihat bengisu. başlangıç aşamasındaydı ameliyatsız halletti.

la senza'da vardı.

tchibo'nun böyle sütyenleri var bi de

Sorunun tam cevabı değil, biliyorum ama sırtı açık bir elbise giydiğimde yapıştırmalı silikon sütyen giydim, kullanımı çok rahat ve neredeyse tüm iç çamaşırı satılan yerlerden bulabiliyorsun. dediğin tarzdan bulamazsan böyle bir şeye bakabilirsin.

kadınların kıyafetleri ve aksesuarları sınır tanımıyor. ben tek model atletle 20 yıldır takılıyorum.

penti'den aldım ben çok memnunum, destekli straplez, arkası ve ortası ince şeffaf plastik bant.

az gezin. az avm'leri gezin. Akmerkez'e bakabilirsin.

Şeffaf kullanmıyorum :( Yapıştırmalı silikonlardan da var, onlar da benim bu elbiseye olacak cinsten değiller. La senza ve tchibo'nun internet sitelerine baktım, yoktu.

Direkt şuna ihtiyacım var: imgur.com

Special thanks to la noix; sanırım bulduk! :)

www.camasirim.com

www.camasirim.com

~bugün lazım demişsin, mağaza arıyorum demişsin ama ben google.a yazar yazmaz bu tarz modeller bulabildiğime göre bence çıkıp dolaşırsan kolayca bulursun bu tarz bir şeyi iç-giyim mağazalarında

suwen mağazasında sırtta aynen böyle çapraz dönüp göbekte birleşen versiyonu var.

Etiler, Levent veya Kadıköy'ü bilen şu genç arkadaşımıza,

birisi CALZEDONIA veya Victoria's Secret'dan bahsetsin..

Marks & spencer

Şehir?

İstanbul ama orada olmaz su sehirde bulursunuz derseniz ona da raziyim.

Coşkun çok iyidir. Fakat marketlerde satılanlardan değil, onlar gerçekten çok kötü oluyor. Kendi yerlerinden alman gerekiyor. Ben Fatih'teki Malta Çarşısı'ndan alıyorum.

Coskun iyi. Marketten aliyoruz. Ama senin istedigin sucuk mu bilemem.

kayseri'den şahin sucuğu, ama kayseri'den olacak. bi de beğendik'in kendi yapımı parmak sucuğu.

Ben her sene afyonda hayvan kestirip kendi akrabama yaptırıyorum sucuk, bu sene geçti seneye yaptırırken haber vereyim size. katkı maddesi falan yok, eski usul sucuk. Satıcı değilim :)

ege turk vardi alamancilarin getirdigi.hala var mi tr.ye nasil getirtilir bilmiyorum ama cok iydi.

kadıköy'de ecevitler'den yanturalı alıyorum bi süredir
www.eksiduyuru.com

(bkz: beğendik sucuğu)

bulursanız almanyadan getirilen egetürk. alman normlarına göre yapılıyor ve çok sıkı denetleniyor.

kasap sucuk al, beklet biraz güzel oluyor kasap sucuğu.

www.pastirmacihayrullah.com

dene.

www.cumhuriyetsucuklari.com.tr

Bizim kasaba yaptırdığımız tabii ki. Satayım sana.

Kasap sucuk yenilirmi yahu? İçinde meme kıkırdak kulak sakatat herşey var olm onun! Hele çift çekilmiş diyosa hiç alınmaz kemik bile atmıştır.

Yok kız arkadaşım da böyle.
Sabah içeceği suyu akşamdan bardağa doldurur yatar.

- aile hekimi geçişi için ikamet değiştirmeye gerek yoktu aslında :)
ikamet değiştirdiğim için 354 tl ceza yeme tehlikesi yaşadığım için artık hiç değiştirmiyorum.
- son tarihe kadar enparada bekletip öderim.
- ben olsam erken çıkardım, hayat kısa, kuşlar uçuyor.
- kyk borcumu bilerek ödemedim yıllarca. af bekledim, geçen çıkan afla ödedim. çok tutar fark etmedi ama olsun. sonuçta 3 yıl öncesine göre daha iyi kazanıyorum.

okb derecesinde kurallara bağlıyımdır

üçüncüsü tam mallık yalnız. hakikaten çık sahilde falan yap işini. ne gerek var abi.

sen yurtdışında yaşamalısın bence. türkiyede senin gibilere keriz diyorlar. kendimden biliyorum.

kurallara uymamak sistemin kendisinden de kaynaklanıyor bazen.
örneğin bir kısım insan vergisini zamanında yatırır diğer kısım bekletir vs. vs.
Daha sonra bir bakmışsınız af gelmiş, ötelendirme - yapılandırma gelmiş.
haliyle insan deliriyor.

bende çok kuralciyim, evimde yangin tüpü var o derece

Ben varım. Trafik ışıklarına dikkat ederim. Yolu çapraz biçimde karşıya geçmem, dümdüz yürürüm. Yerlere çöp atmam. Ödemelerimi yaparım. Küfür etmem.
İş konusunda o işin kurallarını esnetmem. Ben dokuzdaki işe onbirde gitsem bile kimse bir şey demeyecek olmasına rağmen dokuz dedi mi oradayımdır. Beş kişinin yaptığı işi onlardan daha kısa zamanda yapıp teslim ederim ve iş kusursuzdur. Geri kalan zamanda çıkabilirim ama çıkmam.
Öğrenciyken (üniversite) bir kez bile herhangi bir derse devamsızlık yapmadım.
Ertesi gün giyeceğim şeyleri önceden hazırlarım. Ayakkabılarım hep tertemizdir. Gözlüğümü asla tişörtle silmem. Dolmakalemlerimi önceden doldururum. Kahve makinasını kapatır evden çıkarım.
Az uyurum insan sevmem. Kitapları onlara zarar vermeden okurum.
Bana ot gibi yaşıyorsun diyenler bohem hayatı sürmek dışında hiçbir şey yapmayan ve üretmeyen insanlardır ben dün olduğumdan daha ileride bir noktadayım ve kurallara kendim için uyuyorum. Anarşik arkadaşlarım "kurallar yeaaa önemsiz onlar yeaaah" diyorlar ve birkaç kez başları ciddi belaya girdi, sağlıkları bozuk ve trafik ışıklarında yaptıkları artistik hareketlerin bedelini aylarca alçıda kalarak ödediler.

Bununla beraber bana hiçbir yetkilinin emir kipiyle konuşmasına izin vermedim. Ben işimi yaparım. Amir de kendi işini yapar. Bana işimi yapmamı kimseye söyletmedim. İşimden fazlasını yapmamı söylemeye kalkan olursa da çanağına ot tıkadım.

Üniformalı insanlardan korkum yoktur ancak onlarla zaman geçirmekten de hoşlanmam.
Geniş bir insan ailesinin fertleriyiz ve kurallara uymanın aptallık olduğuna inanan insanların toplumla yaşama konusunda beceriksiz oluşlarını karizmatik gösterme çabası can sıkıcı. Birlikte yaşamanın kuralları var ve bu kurallara uymak kimseyi bir diğerinden daha düşük yapmıyor. Bunu anlamayan insanlar kuralsızlığı savunan insanlar arzuladıkları yaşam biçimi yüzünden kendileriyle çelişiyorlar.
iki tür insan kurallara uymuyor. 1. kendini her yasanın üstünde sayan 2. her yasayı delmesi gerektiğine çünkü hep kaybeden olduğuna inanan
ikisi de sakıncalı.

Anne evladına terli su içme hastalanırsın kuralını koyuyorsa bu bir deneyimin sonucudur.

Toplumsal düzende kurallar değişebilir ancak var olan kurala uymayıp diğerlerini aptal oldukları için uyuyorsunuz diye aşağılamaya çalışan insanlarla yaşıyoruz. Ben de ales gibi bir sınava anahtarla gitmek istiyorum ama mevcut düzen bu, ya ales'e girmeyeceğim ya yanımda bir yakınım olacak ya da anahtar almayacağım yanıma ve bunun çaresine bakacağım. Gidip kapıda çemkiren biri konulan kuralla değil kuralların kurbanı olan diğer insanlarla savaşıyor aslında.

Yani, kurallara uymanın kötü bir yanı yok. O kuralların yerleşmesi sırasında verilen tepki yeterli olmayabilir. Bununla savaşılmalı.
Öptüm

Konulmus kurallara uyarim. Kendi koydugum kurallirimi ise duruma gore esnetebilirim.

yoo ben de düzenliyim. bu saydıklarını hemen hemen ben de aynen senin gibi yaptım.
kedilerimin aşısını bile gün atlatmıyorum.
düzen ve temizlik takıntım yok bu arada ama kimseye borcum olsun istemem.

Script çalıştıramıyorsun. Kapat aç, başka tarayıcı dene

javascriptler gitmiş sende. Ctrl+F5 çoğu derde deva...

explorer'dan giriyorum şimdi, kapatıp açtım düzelmedi
ctrl+f5 epey bi denedim düzelmedi
explorer çok kötü yaa beni buna muhtaç etmeyin :/

chrome://history/
tarama verilerini temizle.

İlk dans
Oynama
Nikah
Dans
Pasta
Oynama
Takı
Çılgınlarcasına oynama
Kapanış

Bir de şöyle bir olay var takı sandığı var bizim burda, birisi başında oturuyor düğün boyunca kabul ediyor böylece hiç takı merasimi olmuyor.

kokteyl
nikah
karşılama/takı takma
ilk dans
3-5 slow şarkı
duptıs
kapanış

önerim masa gezmemeniz. kokteyl alanından karşılamaya geçerken bi köşede bekleyin, insanlar gelsinler. masa gezerken insanlar yoruluyor, çift olmayınca dans eden olmuyor

merhaba özelden mesaj attım. Müzik orkestrası ile ilgili yardımcı olabilirim.
(bkz: www.fonzamuzik.com)

Bilimsel çalışma yapmak istiyorsan bence HAYVAN GİBİ ÇALIŞIP yurtdışına gittikten sonra orada takılmak. Yani bi' nevi geçiş için 5-6 yılını veya daha fazlasını heba edeceksin. Öyle ha demeden önemli şeyler yapmak zor :)

bilimsel çalışma yapmak gibi bir isteğim- en azından şu an için öngöremiyorum- yok. genetik okurken düşünüyordum, ve evet bu sebeple bırakmıştım fakat şu an düşünmüyorum.

Gerekirse cüruyerek okunur, doktorayla temel bilimlerden yurtdışına kapak atılır. Klinisyen olacak gibi durmuyorsun, zaten o şekilde sistemden bağımsız da olamazsın. Kalsan 1 sene, bıraksan 2 sene okulu uzatacaksin. Anlamaya çalış, ezber yığma. Nasıl çalıştığını bilmiyorum ama okunmayacak gibi değil. Kimler kimler mezun oluyor.

Edit: Yurtdışında hasta bakma kısmı daha zor dedikleri gibi. Sınavları var. Bilimsel çalışma yapma gibi amacın yoksa son sene Tus'a abanıp mikrobiyoloji, patoloji, parazitoloji vb. branşlar seçebilirsin. Önce ne istediğine karar ver tabi. Eğer bu planlarının hiçbiri tutmazsa 5 sene sonra seni mecburi hizmet bekleyecek.

akademisyenlik cok iyi olabilir sizin icin. calismak istediginiz bolume yogunlasarak, profesorluge kadar gidebilirsiniz. sistem icinde mi disinda mi orasini tartisamayacagim; ama plaza insanlarindan cok daha huzurlu olacaginiz kesin.
bol sans.

bu kadar takmayın kafanıza herşeyi..daha birinci sınıftan türkiye şartlarında bilimsel çalışma yapmanın çok zor olduğunu nereden öğrendin hemen? kimden duydun hemen birinden duyup 'abi bu diyorsa kesin doğrudur' diyip saldın mı kendini?

''mühendislik vb tercih etmeme sebebim bana uygun olmadıgını düşünmemdi. sistemin döngüsünde baş eleman olan " plaza çalışanı" olamam.''
olma kardeşim o zaman..sanki koskoca dünya memuriyetle yönetiliyor hemen bitirip y kısmına veriyorlar seni..ya bu kadar basit olabilir mi herşey sence? bu kadar düz olabilir mi? nasıl hemen bu kanılara 'tamam bu böyledir' diyerek inanabiliyorsunuz? kendinizce hemen karar verip bu budur diyorsunuz..dünyayı yaşamamış görmüş eleman sanki..

bırakma baboli..üniversite bu.. 1 yıl kötü gider diğer yıllar toparlarsın..1 yıl zoraki geçer diğer yıllar rahatlarsın..

1. sınıf ve 20'li yaşlarda olduğunu düşünerek,
öyle hemen herşeye karar vermeyin..öyle ben anladın bu işin döngüsünü bu böyledir diye kendinizce algoritmalar da cizmeyin..kendini yeterli bir yere kadar getireceksin ondan sonra bu tür şeyleri düşüneceksin.. abc diyemeden latince çok rererö demeye kalkıyorsunuz..demeyin..kendinizi geliştirin..bir yola girdiyseniz o yolun sonuna kadar gidin..

Sistemden bagimsiz olacagini dusunup tip okuman komik olmus. Turkiye'nin butun egitim sistemi kendi tip egitimi temelinde yukseliyor. Yani ezber, yaraticiligi yok etme, asosyallik(bu 3-5 kisi bir bara gidip icmek degil), sig bir dunya gorusu. Hayal ettigin seye buradan ulasman zor ya da hayal ettigini dusundugun sey gercek hayalin degil.

ne istediğine karar vermen lazım. anladığım kadarıyla ne istediğini daha bilmiyorsun. ikinci olarak da gerçekçi hedefler koyman lazım.

istediğin bilimsellikse genetik+yüksek lisans+doktora, tıp+doktoradan çok daha kolay ve sancısız olurdu. ayrıca bilimadamı olduğunda sisteme yan cebime geç sen yapamıyorsun, sistemin yine içindesin.

bi kere bırakmak aklına gelmişse tıptan sana hayır gelmez. nerede okuyorsun bilmiyorum ama üç aşağı beş yukarı her fakültede durum aynıdır. gittkçe zorlaşan seneler seni bekliyor. okul bitince de kurtulmuyorsun, mecburisi var tus'u var daha bu işin. yurdışına giderim mecburi yapmadan diyorsan, sevmediğin bi fakültede nasıl yüksek ortalama yapacaksın da hangi yurtdışı seni kabul edecek?

bilmiyorum buraya sordun mu hiç okul değiştircein zaman ama eğer "tıp okuyayım mı?" diye bir soru soruluyorsa onun cevabı "hayır okuma" olur. ittir kaktır okunacak, yapılacak bir şey değil bu.

imza: temel bilimlerde doktora yapan bir doktor.

Tıp bırakılır mı hiç , mantıklı düşün , senin yerinde olmak isteyen binlerce insan varken , yazık etme bölümünü bitir

sistem dediğin ne? doktor olursan geleceğin yerler belli mecburi hizmet sonrasında uzmanlık muhtemelen iyi paralar.. diş hekimi olsan yine memurluk ya da özel. kafan basıyor anladğım kadarıyla sınav işlerine.. iyi bir üniversitede mühendislik okumayı deneyebilirisin.. otomotiv ya da uçak mühendisliğinde plaza çalışanı olmazsın muhtemelen. plazada çalışmayacağın mühendislik dalları var. ben elektrik elektronik mühendisiyim 3 yıl fabrikada çalıştım sıkıldım şimdi mesaimim yüzde 60'ı ofiste %40 ı sahada geçen bir işe girdim. canım sıkılınca atlıyorum arabaya şantiyeleri geziyorum. böyle birşey istiyordum zaten masa başında sıkıldığım için. sözün özü genelleme bence tek tip düşünme tüm meslekleri.

En iyi üniversitelerde genetiğe yatay geçiş yapabilirsiniz. İstanbul üniversitesinde tamamen ingilizce olmaması, yurt dışı ilişkilerinin yeterince iyi olmaması sıkıntı olabilirdi ama bu iyi üniversitelerde istediğiniz bilimsel araştırmaları yurtdışında bile rahatlıkla yapabilirsiniz. Not:Bunlardan birinde genetik okuyorum.

dedim dedim de kime dedim +1500
genetik bölümünü bırakman çok saçma bir bahaneyle olmuş gerçekten. bölümü sevmedim desen daha iyiydi. üstelik onu bırakıp seni daha da sistemin içine çeken bir bölüme geçmişsin. okulu bitirmen yetmeyecek uyuz uyuz sınavlara gireceksin. kendi özel muayenehaneni açıyım diye düşünsen alanında isim yapana kadar o beğenmediğin plaza insanından daha verici davranman gerekecek hastalarına. akademisyen olmaya kassan o finalin bin biteri sınavlara hazırlanacaksın yeterlilik vb.

öncelikle dedim dedim de kime dedim+1
esas bu gidişiniz tam orta seviyeli beyaz yakalı kafasına doğru farkında değilsiniz.
tıp olmadı başka bir bölüm derken bundan 1-2 sene sonra yaş geçiyor bari bir bölüm bitireyim de sonrasına bakarım kafasına gireceksiniz. istemediğin bir okul ve bölümden mezun olup kendini 1500 tl maaşla junior bilmem ne kartvizitiyle maslaktaki sikindirik plazalarda bulursun.
istediklerini gerçekleştirebilmen için zorluk çekmen gerekiyor, oturup varsayım yaparak bir yere varamazsın. dedim dedim de kime dedim'in yazısının çıktısını al cüzdanında taşı hocam.

dedim dedim de kime dedim +1

bilimsel çalışma yapmanın zor olması genetiği bırakman için bahane olmuş. bu tip bölümlerin hiçbiri kolay değil ve devam ettikçe daha da zorlaşır. neyse sistemden kaçmak istiyorsan en son olman gereken şey doktor olmaktı. hevesini kaybetmişsin, tıpta yapabileceğini düşünmüyorum. yatay geçişle genetiğe geri dön, kendini bilime ada. bir tanıdığım bilkent genetikten mezun. british columbia'da master veya doktora yapıyor, daha lisans öğrencisiyken profesörlerle çalışıyor makalelerde adı geçiyordu. yani gördüğün gibi imkansız değil.

çok detaylı düşünme, şu an yapman gereken kendine uygun bir bölüm seçip okuman. idealist bir insan olabilirsin, dünyayı değiştirmek isteyebilirsin, ama önce bölümünü bitirmen lazım. belki sonrasında fikrin değişecek, gelecek 10-20 yılını şu an planlamana gerek yok. adım adım ilerle.

sanki tıp okuyan herkes de kalp nakli yapıyor..Tıp bitirir gider ilaç şirketinde çalışırsın, aile hekimi olur sabahtan akşama kadar reçete yazar gebe takibi yaparsın. Akademide kalırsın uzmanlık payarsan patolojide filan yaparsın hiç hasta görülmeyen başka bi dolu bölüm var.
bu kafayla tıp okuyarak yurtdışına çok zor gidersin. zira ABDye gidecek olsan oranı sınavı var Avrupa kendi dil ve meselk sınavlarını yapıyor 3-4 sene sırf orada mesleğini yapmak için stajer gibi çalışırsın daha 6 sene tıp bitireceksin 4 sene de öyle geçireceksin ve henüz uzman da olmayacaksın. İngilizce okunmayan bir bölümdeysen daha da zor.
Sana demek istediğim şey "illa tıp oku veya okuma" değil. ben her okulda okuyabilecekken, yurtdışında okuyabilecekken okumadım, genetik okudum ama sonra tıptan da bi dolu ders aldım. şimdi de tıp ağırlıklı bir sektörde çalışıyorum. Uzaktan da yakından da bakabiliyorum, okuması zor, farkındayım. Ancak senin sorunun hadi tıbbı da bıraktın. Ne okuyacaksın??? Kafan karışık madem, bitirince en fazla farklı alana yönelebileceğin ve alternatifin olacak alan yine tıp.

tıp bırakılır mı diyenlere bakma. 35 sene o mesleği sen yapacaksın onlar değil.
ne istediğini bulamadıysan devam edeceksin, ha bulduysan da bırak onun için çabala, işkence etme kendine.

eğer daha tıp fakültesini bitiremiyorsanız bilimsel çalışma yapmayı falan düşünmeyin bile. kolay işler değil onlar.

onun haricinde yine eğer daha birinci sınıfta bu kadar su koyverdiyseniz bence de hiç girmeyin tıp olayına. hiç bitmiyor çünkü o iş. ömür boyu okumak gerekiyor geyiği şaka değil. 10 sene önce girdim ben tıp fakültesine, bitirdim, uzmanlığa başladım vs, sonuç olarak önümde yine binlerce sayfalık kitaplar duruyor. birinci sınıftakileri hatırlıyorum da, hiçbir şeylerdi.

göründüğü kadarıyla belli bir potansiyeliniz, zekanız var. istediğiniz bölümü kazanabilecek kapasiteniz de var. o yüzden ne olmak istediğinize adam gibi karar verin, onu olun. ben yurt dışında çalışıyorum şuanda ama tıp okuyup yurtdışında çalışmak çoooooooook zor. zaten bizim dönemdeki yaklaşık 150 kişi içinde benden başka yurtdışında çalışan da yok.

işverene cezası var
çalışan da sınırdışı edilmiyor eğer vizesi geçerliyse

tck md 80 insan ticareti suçunu düzenler. okumanızı öneririm.

evde kaçak çalışan gürcü, azeri, moldovalı vs. bu suçun mağduru durumunda. ve mağdurun rızası suç olmaktan çıkarmıyor.

ülkesinde savaş, siyasi sorunlar, hastalık vs. gibi sebeplerle göç eden kişi burada kendi rızası ile çalışsa da aynı şey geçerli.

o yabancıları türkiyeye getiren, pasaportuna el koyarak sözde iş bulmasına yardımcı olan, modern köle tüccarları var maalesef.

www.hurhaber.com

genelde bakıcı, dadı, temizlikçi şeklinde geliyorlar. ülkesinde çok iyi eğitim almış olanlar var. mecbur kalmasalar burada ev temizliği yapmazlar.

elmalı kurabiye
elma suyu
kuru elma

elmalı kek

yumurtalarla pandispanya yap. baya yumurta gerekiyor pandispanya için. 5-6 adet gibi... elmaları da bu pandispanyadan yapacağın yaş pastanın iç kısmına dilim dilim diz. güzel bir elmalı yaş pasta olur. hatta elmaları da jöle içine hapsedebilirsen keki yaparken uzun süre de kekin içinde dayanır.

Bol pancake + üstüne elma bal tarçın.

Elmalı kurabiye

Revani (sadece yumrutalar gider)

bi de: www.tuzubiberi.com (yumurtayı 3e çıkarıp sütü ve unu hafif arttırırsan kek çoğalır)

yumurtalı ekmek yap iki gün kahvaltıda. ?

elmalı turta

yumurtalardan mayonez yap.
elmaları da kızart.

www.tatlitarifleri.co.uk

Mantık= manik

doktorunla konusamadiginda nasil olacak ki bu iş... ben neredeyse onbes yildir antidepresan kullaniyorum... beni nasil biri yaptiginu hakkinda fikrim yok... almasam nolur bilmiyorum. son bir sene icindr ilk defa terapi aldim... hayatimi düzene soktugun anda ilaci birakmaya baslayabiliriz dedi doktorum... duygusal iniş cikisa neden olacak kirilmalar yasadgim donemi atlattigim anda(oyle bir süreçteyim) ilaci birakmaya baslayabiliriz dedi... ama ben her seyi anlatmaya calistim... bazem ben anlatamadim hatta... ama asla tepkili yaklasmadi...

alkol falan aldigim zamanlara da dikkat etmeden kullandim yillarca... sabah kalkınca evden cikmadan ictim mutlaja... cok icki icen biri de degilim ama... almadigimda yoksunluk belirtilerini cok net hisseditorum... uyusma karincalasma gibi hisleri... ama karakterimde bir sey yapiyor mu bilmiyorim... yani cok fazla oyle detaylarla sorgulama kendini benve

12 saat antideprsan almadığında antidepresanın etkileri sıfırlanmaz
yani yaşadığın şey plasebo etkisi

ikisi de sensin

Zor olacak biliyorum ama bıraksan iyi olur gibi. 1 bucuk sene içtim,tüm hayatımı mahvetti ilaçlar. Toparlandım, şu an bol spor, işleri ertelememe, düzenli beslenme ile kurtuldum. Emdr tekniğini deneyebilirsin.

okb bende de vardı. çok zor boktan bi rahatsızlık. psikoterapi aldım kendimi o sekilde toparladim. isini etik yapan düzgün bir psikoterapiste gitmeni tavsiye ederim. istanbul'daysan tavsiyem olabilir bu konuda.

İstanbuldayim.

ayakta daha çok gidiyorsun bence ama onların da yıllık limiti oluyor. 3300 lira civarı. medikal park'a gidersiniz siz de.

1 diyorum.

biz zamanında 2.yi seçmiştik. sonra mahkemelik olduk sigorta şirketiyle. mahkee hala devam ediyor 3 sene oldu. annem babam ben davacıydık. beni ve babamı haklı buldular, anneminkini bekliyoruz. bu arada babam rektum kanseri oldu, 2 ameliyat, kemoterapi, radyoterapi gördü. geri dönüşl olarak sigortadan almayı hedefliyoruz bu ücretleri

neyse konudan saptım ama sigorta şirketleri çok çakal. poliçeyi detaylıca okuyun. 54 yaşındaki kadın ayaktan tedavide zırt pırt gidip hastanede tetkik yaptırısa, 102 şekerle sonraki sene diabeti kapsam dışı yaparlar (anneme öyle oldu)

o kadar geriye gitmeden 50'lere bile dönülse mesela balık etli kadınların daha revaçta olduğu görülüyor. dönem dönem moda olan akımlar vardır. ama bence güzel kadın güzeldir :) yani orta çağda herkes tarafından güzel kabul edilen bir kadın belki bugünkü modaya (modadan kastım vücut ölçüleri, bakım vs. gibi giyim kuşam değil yani) uygun değildir ama sonuçta saf bir güzelliği vardır herkes tarafından beğenilmesini sağlayan ve şu anda da güzel kabul edilir. bence böyle.

news.discovery.com

edit: 60'lar hepsini tokatlıyor sonuç olarak. bravo.

tarih boyunca çekici gelen kadın tipleri: www.youtube.com

ki son yüz yıl boyunca bile çok değişik güzellik algısı: www.youtube.com

çok zayıf olmayan her kadını güzel buluyorlardı. çünkü içgüdüsel olarak kilo demek doğurganlık demekti. hiçbir erkek spermlerini doğurganlığı verimsiz olan bi kadına harcamak istemiyormuş.

şimdilerde bazı erkekler zayıf kadınları beğense de benim kafam geride kalmış olsa gerek ki ben de belirli bir kiloya sahip olmayan kadınları çekici bulamıyorum.

genetik atalarım buna izin vermiyor.

zayıf kadın = çirkin kadın
ortaçağda falan beyazlık önemliydi, aristokrat manasına geliyordu. hatta bu beyazlığı sağlamak için kan veriyorlardı

yukardakilere laf atmak gibi olacak ama onların "belirli bir kilonun üstünde" güzel buldukları kadınlar büyük ihtimal tarih boyunca çirkin bulunan kadınlardı. burda bi kadın soru soruyor 165 boyum var kaç kilo olmalıyım diye, gelen cevapların %95'i 55 altı. 55 diyen bir kaç tane var. bu baya bildiğiniz zayıf demek. 165 boy, 55 kilo bmi'da 20.2'ye denk geliyor. 51 kilo 18.7'ye. o dönemlerde kıvrımlı kadın daha güzeldi. zaten resimlere falan da baktığınızda selülitleri de görebilirsiniz (selülit=östrojen=doğurganlık)

neyse son olarak, direkt yukardakileri hedef alarak cevap vermek istemedim, ama aklıma gelmişken de söylemeden edemedim. belki onlar gerçekten de kıvrımlı kadın seviyordur dedikleri gibi, bilemiyorum :)

bana diyosan benim söylediklerim gerçek kendi adıma.

manitalarımın tiplerini görsen anlardın.

@kosun
direkt sana değil ama senin söylediğinin üzerinden duyurudaki erkeklere söyledim aslında. sorsan hiçbiri bi twigy sevmiyor ama gerçek kadınlar kilo sorunca o tarz cevap veriyorlar

zaten son cümlemi de açık bırakmıştım :)

güzellikle çekicilik farklı kavramlar. bir kadın güzel olduğu halde çekici olmayabilir. bence böyle. o tarz sorulara cevap yazmıyorum ben ama mesela 1.65 boyunda 70 kilo bir kadının herkes tarafından güzel kabul edilmesini sağlayan bir "güzelliği" olabilir ama aynı zamanda pek çok kişi için çekici gelmeyecektir. yani aslında bence çağlar boyunca değişen güzellik değil çekicilik algısı var. çünkü bunda toplumun da etkisi var. şu anda kendi reputasyonunu düşünüp "şişman" bir kadın ya da erkekle birlikte olmamayı bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde tercih eden insanlar vardır eminim. eskiden de zayıflar tercih edilmiyordu belki bu sebeple. aşk, sevgi meselesiyse başka. şimdi zayıf-şişman çift örnekleri vermeyin. burdaki konu dış görünüş ve onun beğenilip beğenilmemesi.

Orta Çağ'daki güzellik standardı şu:
-Dolgun vücut (Obez ile fazla kilolu arasında gidip gelen)
-Beyaz ten
-Selülitler
-Küçük meme
-Kaşsızlık ve kirpiksizlik (Vücut kılı günah sayılıyormuş)
-Gepgeniş bir alın

İşte, o dönemin güzellerinin en ünlülerinden biri
media.irishcentral.com

Bunlar da daha az ünlüleri
i.telegraph.co.uk
p0.storage.canalblog.com
encrypted-tbn3.gstatic.com

Dolayısıyla bulmazdık.

Şundan 150 yıl önce Ömer Seyfettin hikayelerinde güzel kadın şöyle geçiyor.
"Karısı Cevriye Hanım –kocasına inat– gürbüz, şişman, canlı kanlı, genç, dinç bir vücuttu. "
"İkisi de Naciye'ye tereddütlü gözlerle bakıyorlardı. Açlık, sefalet içinde bu renk, bu güzellik, bu vücut nasıl dayanıyor, solmuyordu. Kendileri, zenginler, bol yemeklerle, şırıngalarla, şaraplarla kansızlıktan kurtulamıyorlardı."

Bende Oral B'nin asagidaki modelinden var, gayet memnunum.

www.oralb.com

bn memnun kalmadım.

oralb kullandim ben de bikac ay sonra o aleti calistirmasi sarji vs usendigim icin biraktim. duruyo oyle

çok memnunum. ve çok işe yarıyor. net.

braun oral-b. hepsi benzer zaten.

Oral b kullaniyodum bi ara. Yasadigim yerin suyu cok kirecliydi, alt kismi sari sari oldu ve bi sure sonra kokmaya basladi. Sonra normale dondum

Sonra disetlerim kanayinca neferkitty'ye sordum, curoprox 5460 al dedi. Yemin ederim agzim bayram yapti

genel cerrahi. proktolog olani da var bunlarin icinde.

nihat bengisu. herkese öneriyorum. hastanede çalışmıyor, muayenehanesi var

Hocam sen gogıla bi Mevlüt TOPBAŞ yaz

samet mengüç
oktar asoğlu
abud kebudi
manuk manukyan

sıralamam bu şekilde. abut hoca yapmayabilir ama operasyonu seçer vakayı yani genelde.

aynı olmuyor
bazıları bazı markaları kabul edecek şekilide yapılyıor bazıları için adaptör gerekiyor

www.jazzradio.com
buradan bu tarz sarkıla bulursun.

carla bruni
jill barber'a bak.

www.youtube.com

Amélie les crayons - ta p'tite flamme

paris combo şarkıları

Sympathic +1

bari güney fransa italya falan seçseydiniz deniz istiyorsanız

Bu tarihlerde ispanya derim geçerim..
Daha doğrusu kanarya adaları tarafı..

Zeytinyağlı zilyon tane yemek var. Bi kaç güzel meze de olsa pek güzel olur.

mesela o kıymalı kabağın içine kıyma koymayınca vejetaryen oluyor, çok kasma

zeytinyağlı birşey (dediğin gibi kabak olabilir), salata ve bulgur pilavı yeterli

baklagillerden birini yap, yanına da tereyağlı pilav. tereyağına da şeediyosa bitki yağı kullan.

vejetaryen lazanya oalbilir, kıyma yerine küçük sebzeler tarzında

vegan iseler yoğurt, süt vs de tüketmezler. internette birçok vegan yemek tarifi bulabilirsin.

Zeytinyağlı yeşil fasulye pişir, yanına domatesli pilav, patlıcan, kabak, biber, patates karışık dolma doldur, soğuk meze niyetine sofraya koyarsın. Brokoli, karnabahar, havuç haşlayabilirsin yine meze niyetine. Çorba ve salata yaparsın. Hazır yufkalı börek yap, yumurta koyma onun yerine yoğurt koy, tabii yoğurt da hayvansal gıda yerler mi bilemedim, sen riske atma soda koy onun yerine.

ıspanak ya da kabaklı kiş.

Zeytinyağlı bişi
pattisli börek
kısır
mücver
altın günü kıvamında olur
bi de makarna salatası yap acil durumda dolaptan çıkarırsın

ya bildiğim kadarıyla vegan değiller ama bir sebepten de yumurta yemiyorlardı
ya veganlarsa? o zaman bütün besamel solslu şeyleri elemem gerekir
ben enginardan karnabahardan anlamam off biri gelip bana yardım etsin :)

onlar vegan olsalar beşamel sos yapmazlardı
açık açık sor sen de süt kullanıyo musunuz, tereyağ olur mu diye. herkesin ne yiyip yemediğini tahmin etmek zorunda değilsin.

hepinizin tikini vericem söz ama önce daha böyle civcivli bir tarif istiyorum
şöyle civcivli, kımıl kımıl ;))) bunlar çok sıradan ya böyle görsünler way be desinler öyle bulgurla çorbayla geçiştirmeyeyim
kabak mücveri iyi fikir mesela :P

alman veganlara dolma yapmıştım ben, biber dolması, ve de mercimek köftesi yapmıştım. bayılmışlardı. soya kıymalı azır mantı da yapmıştım, onu yemiyorlar mantının hamurunda yumurta olduğu için. haberin olusun :)

ıspanak başı çorbası diye bişey var, ıspanak kökü diye geçiyo da olabilir.. yemek gibi bi çorba. ıspanağın köklerini ayırıp yıkıyosun. sonra soğan kavurup mercimekleri ve ıspanağın köklerini ekliyosun. biraz salça da ekledin miydi tamamdır. ben nohut da koyuyorum, yakışıyor. bi de mercimeği başka bi kapta haşla, çorbanın rengini karartır.

Shepherd's Pie yapabilirsin (git: pureella.com ). Yanına da koca bir salata ve içecek bir şeyler tamamdır bence. Sadeleştirilmiş malzemelerle Türkçe tarifi de var bunun; (git: veganyemekler.blogspot.com.tr ). İlk tarifi de elinde olmayan malzemeleri; mesela soya sosu, kereviz sapı, pirinç sütü gibi çıkarıp öyle yapabilirsin. Pirinç sütü yerine su da kullanabilirsin. Google'da "vegan shepherd's pie" diye aratınca mantarlı tarifler falan da çıkıyor bu arada. Bu öyle bir tarif ki, yanına başka bir şey yani pilavdır, makarnadır gibi yardımcı yemek istemiyor. Belki öncesinde bir çorba olabilir. Mesela domates çorbası (süt ürünü tüketmiyorlarsa kremasız ve kaşarsız tabi). Bir de tatlı olabilir belki opsiyonel. Onun için de vegan brownie iyi gider (git: veganyemekler.blogspot.com.tr).

shepherd's pie hoşuma gitti yanına da mücver ohh
bir de tatlı bulduk mu tamamdır
bir de tatlı bulalım hadi :) kahve tüketmiyorlar o yüzden o brownie olmaz

peynir dolgulu kabak olabilir fırında.
mücver olur.
pattis köftesi olur.
mercimek köftesi.
makarnalı yeşil mercimek.
haşlanmış yumurtalı pattis salatası.
beşamel soslu ıspanaklı yufka böreği

peynir süt vs. yiyorlar di mi? vegan değiller?

parmesanlı fırın domates
çilekli crumble (20dk sürüyor ve çokzel oluyor)
çilekli yoğurt müs
parfe
kabak ve biber dolmaları, penir ğirinç ve yeşil otlar üzümler doldurabilirsin.
yeşil mercimekli yufka böreği (tavada kızartma), etrafına panko ya da kıtır pane harcı koyabilirsin yumurtalayıp.
fırında ıspanaklı yumurta
avakoda püre salatası (sadece sarımsak ve limon ekilyosun, bi de tuz karabiber)
avokadolu fırında yumurta vs. vs.
patlıcan ve pattis fırında
biber + pattis + beşamel + kaşar rende + fırın

ohoooy.. gayet de çok tarif var :)

bademli ve kuru siyah üzümlü yeşil salata
sarımsak ve parmesanlı fırında pattis
tofu :)
humus
fava
kızarmış kabaklı spagetti (çokzel bu)
sarımsak ve limon kabuu rendeli spagetti (bu da faforim)
umurta ve una bulanmış kabak kızartma (mezesi de şahane oluyor rakıyla :9)
domates çorbası
peynirli veya peynirsiz herhangi bir sev-bze gratin

..neyse ben yemeğe gidiyorum.

@neira

brownie tarifinde "1 bardak soguk su veya filtre kahve" demiş yalnız. su da kullanabiliyorsun yani kahve yerine ;)

Humus, falafel gibi şeyler. Dondurulmuş gıdalar da var artık İstanbuldaysan.

kuru-pilav

dövme güzel de messi "cool kid" olmadığından garip geldi gözüme

hangisi abiler? bi sürü dövmesi var adamın.

link verseniz de baksak be olm böyle soru sorulur mu

31 yaşındayım daha demediler galiba

İlk 21 yaşında dediler, küçük de gösteriyorum aslında. 3-4 yaşında biriydi. Şİmdi yine 3 senedir diyen biri var, o da 23 yaş ve üstüne amca/teyze diyor. Bir tek 46 yaşındaki bir adama aşık olduğu için ona abi diyor.

bana nerde çalışıyosun diyolar. okuyom ben ya diyorum. saçım dökülmeden önce 'lise kaça gidiyon' diye sorarlardı. küçük gösterirdim. 1 senede saçlar gitti, 'ne iş yapıyosunuz' diyolar.

sadece hastanede teyze diyo çocukların aileleri
onun dışında 16 gösteriyorum zaten :/

yas 30 saclarda beyazlar cikmaya basladi. amca diyenim yok. ama kuzenlerin colugu cocugu var o yuzden amca ve dayiyim. cocuklar konusmaya baslasin is resmiyete kavusacak.

sonra gercekten amca gibi hissederim sanirim.

28 yaşındayım saçlarda beyazlar çıkmaya başladı. komuşu çocuklarından biri amca, diğeri de dayı diyor.

Yaş 33. Uzun süredir üniversiteli kızların abi demesi yeterince sıkıcı, amcayı da duyarsam inzivaya çekilirim artık.

18 yasinda teyze oldugum icin bana da abla diyenler garip geliyor.

Henüz bana denk gelmedi yaşı büyüklere mümkün mertebe ismiyle hitap etmeye çalışırım ne öyle abla, abi,amca,teyze..
Aychovsky senin durumda ilginçmiş :)

oha duyuru kullanıcılarının yarısının ayağı çukurdaymış, iyi oldu bu duyuru sfkjsdjfksd

bana yeni yeni abi demeye başladılar. bu bile can sıkıcı, hiç sevmedim. neyse sizi görünce bi kendime geldim böyleleri de var diyerek. allaan yaşlıları ahahah

nightcrawler epey iyi film ama öyle eğlenceli , çiçek böcek değil yine de mutlaka izle bence tavsiye ederim.

intersellar ise ders olarak okutulan , yani gerçek fizik teorilerinden yola çıkılarak kurgulanmış bir film , bence onu da seversin.

valla oradakilerin hepsi güzel. interstellar biraz uzun olduğundan nightcrawler diyorum ben.

oy birliğiyle nightcrawler o zaman :D

yarın akşam da interstellar izlerim :)

interstellar süperdir; kesin izle.

30 tl fix. cüzdan kenarında da 20 tl var kefen param. Genelde kart kullanıyorum. Ha bu arada gece dışarı çıktığımda ceplerime 2'şer lira bozuk para dağıtıyorum. Tinerci falan filan gelince çok iş görüyor.

3 milyar 750 milyon

galeri2.uludagsozluk.com

30-100 tl arası değişir

100 civarı

50-150 arası

50'den aşağı olmuyor, gittiğim yere göre 500-600'e kadar yolu var. Kart kullanmıyorum.

disari ciktigim gun nerede olacagima gore degisir; siradan bi gunde ort 200-300 arasi nakit olur yanimda

40-50 arası. ama cüzdanın gizli saklısında bir 100 durur hep.

30-120 arası

ortalama 200-300 arası.

su an 650 var ama fazlayı gidip bankaya yatırmaya üşendim ondan.

Nerdeyse hiç nakit taşımıyorum lazım olunca kalıyorum böyle 0_o

Bazen 50 oluyor bazen 500 tl. Ama genelde 50 100 arası değişiyor. Alışverişleri kartla yaparım hep nakit almayı sevmiyorum

en az 150tl
en fazla 300tl taşırım. fazlası banka hesabında durur.

10 lirayı geçirmem, genellikle 2-3 lira dolmuş parası olur.

Geri kalan her işimdi bankamatik kartı kullanıyorum, hesabı kolay oluyor.

Genelde kart kullanıyorum. Bazen hiç olmadığı da oluyor. Bi kere iki lira için kart kullanmıştım. Dışarı çıktığımda zorda kalmamak için nereye gittiğime bağlı olarak, işe giderkenkinden daha fazla nakit bulundururum.

50'den aşağı düştüğünde para çekiyorum genellikle. ortalama olarak da 50-100 arası taşırım. imkanım oldukça da alışverişleri kartla yaparım. bu sayede nereye ne kadar harcama yaptığımı daha pratik bir şekilde telefon bankacılığından da kontrol edebiliyorum.

tabii dışarı özel bir yemeğe, arkadaşlarla eğlenmeye falan çıkıyorsam daha fazla nakit taşırım genellikle. gitiğim yere göre 200-300 tl falan bulundururum.

hiç belli olmuyor, kredi kartı kullanmıyorum ve maaş da almıyorum, serbest çalışıyorum. kendimin bile öngöremediğim bir ödeme/para alma düzenim (düzensizliği mi diyeyim) var.
bazen 4-5 bin lira taşıyorum onunla bütün kartları doldurup (doğalgaz, toplu taşıma) kalan ödemeleri, toplu alışverişi vs. yapıp, kirayı (elden) verip, kalan paraya bakıyorum. yani neredeyse tüm harcamalarımı bu toplu para dönemine denk getiriyorum denebilir.
genelde kalan parayı da harcayacağım miktara göre yanıma alıyorum -belli bişey alacaksam onun parasını yanıma alıyorum. bişey almayacaksam bankaya atıyorum banakmatik kartım yanımda oluyor yine o paradan harcıyorum yani. nakitse 100 -200 lira bulunuyor. ekstra para lazım olana kadar böyle devam ediyorum.

bankamatikten fiks 200 çekiyorum. çoğunlukla 20-30 kalana kadar tekrar çekmiyorum.

100-150 tl. Kredi kartı kullanırım hemen her alışveriş için. Sadece otopark, ıvır zıvır büfe gibi şeyleri nakit ödüyorum.

300 +-50 fix durur hep kartla görüyorum işimi

20 - 50 tl civarı. neredeyse istanbulkart yükleme dışında nakit kullanmıyorum.

20-60

sigara harici pek nakit ihtiyacim olmuyor, ki onu da genelde 50 kurus fazla verip kartla aliyorum.

20 kağıt

Ben bütün paramı taşıyorum valla. Ay sonuna doğru azala azala bitiyor :(.

Doğurunca değil de hamileyken özellikle son zamanlarda şişer ayaklar ödemden dolayı. Sonra iner ama geri. Öyle olsa 7-8 tane çocuk doğuran kadınlar 45 numara ayakla gezerdi.

rahimi gevseten hormonlar ayakta bulunan baglari da gevsetiyor ayrica agirlik artisiyla da ayak kavsinin cokmesi/duzlesmesi oluyor. buyutur sonuc olarak

ablam 9 ay önce doğum yaptı. ve her ayakkabı giydiğinde ayaklarının büyüdüğünü iddia ediyor ama ben inanmıyorum.